8 Nisan 2009 Çarşamba

Yaşam Dergisi 6(Cenab-ı Allah'ın Kullarına İhsanı: Taşıtlar)

İnsanlar nimetlerle ilk kez karşılaştıklarında, onlardaki olağanüstülüğü anlayabilirler ve bu, onların düşünmelerine, gördükleri nimeti inceleyip araştırmalarına neden olur. Ancak bazı insanlarda bir süre sonra bu nimete karşı bir alışkanlık oluşur. Artık o varlığı gördüklerinde ondan etkilenmemeye başlarlar. Bu nedenle de şükretmek için kendilerine çok büyük, çok özel bir nimetin gelmesini ya da çok büyük bir sorunlarının hallolmasını beklerler. Oysa biraz dikkat edildiğinde, insanın her anının nimet içinde geçtiği fark edilecektir. İnsanların kendilerini taşıyacak araçların yaratılmış olması da şükrümüze vesile olması gereken bu nimetlerden biridir. Sağlık, zeka, akıl, şuur, beş duyu, nefes aldığımız hava ve bunlara benzer milyarlarca nimet... Bu nimetlerin her biri ayrı birer şükür vesilesidir. Allah'ı anmalarında, yaratılış delillerini düşünmelerinde eksiklik olan kimseler gaflet içinde oldukları için, bu nimetlerin değerini onlara sahipken bilmezler. Bunların şükrünü yapmaz, ancak bu nimetler ellerinden alındığı zaman değerlerini anlarlar. "Sonra o gün, nimetten sorguya çekileceksiniz." (Tekasür Suresi, 8) ayetiyle bildirildiği üzere ahiret günü, dünyada kendilerine lütfedilen nimetlerin de hesabını vereceklerini bilen müminler ise, sahip oldukları her nimet için ne kadar aciz ve muhtaç olduklarını düşünerek daima Allah'a şükrederler. Müminlerin Allah'a şükrettikleri nimetler yalnızca zenginlik, mal, mülk değildir. Herşeyin sahibinin ve hakiminin Cenab-ı Allah olduğunu bilen müminler sağlıkları, güzellikleri, bilgileri, akılları, imanı sevmeleri, inkarı çirkin görmeleri, hidayet ehli olmaları, tertemiz müminlerle birlikte bulunmaları, anlayış, basiret ve feraset sahibi olmaları, fiziksel ve manevi güçleri dolayısıyla Rabbimiz'e şükrederler. Güzel bir manzara gördüklerinde veya işleri kolaylıkla hallolduğunda, istedikleri bir şey gerçekleştiğinde, güzel bir söz işittiklerinde, sevgi ve saygı gördüklerinde ve daha saymakla bitiremeyeceğimiz kadar çok nimetle karşılaştıklarında hemen Allah'a şükreder; O'nun merhametini, şefkatini, Rahman ve Rahim olduğunu düşünürler. Bu da yaşamları boyunca hem maddi hem de manevi olarak güzel bir hayat yaşamalarına vesile olur. Müslümanların bu şekilde güzel bir ahlak göstererek şükretmelerine vesile olan konulardan biri de, Cenab-ı Allah'ın kullarının rahatlığı için yaratmış olduğu taşıtlardır
Taşıtlar Allah'ın Kullarına Merhametinin Birer Tecellisidir
İnsanların yaşayabilmek için muhtaç olduğu temel ihtiyaçlarının dışında sırf ona bir rahatlık ve konfor olması için verilen pek çok nimet vardır. İnsanların yürüyerek asla erişemeyeceği mekanlara ulaşabilmelerini sağlayan taşıtlar, bu nimetlerden biridir. Bu taşıtlar, Allah'ın insanlara olan merhametinin ve ihsanının bir örneği ve delilidir. Bu nedenle Allah Kuran-ı Kerim'de taşıtlara, bineklere binildiğinde insanların üzerlerindeki bu merhameti ve lütfu hatırladıklarını zikretmelerini emreder: Onların sırtlarına binip-doğrulmanız, sonra doğrulduğunuz zaman, Rabbinizin nimetini zikretmeniz ve: "Bunlara bizim için boyun eğdiren (Allah) ne Yücedir, yoksa biz bunu (kendi hizmetimize) yanaştıramazdık" demeniz için. Ve biz elbette, Rabbimiz'e çevrilip-döneceğiz." (Zuhruf Suresi, 13-14) Müslümanlar Allah'ın kullarına karşı merhamet sahibi olduğunu bilirler. Bu nedenle kendi hizmetlerine verilen otomobil, uçak, tren, asansör gibi bineklere bindiklerinde, bu ayetleri tekrarlarlar. Allah'ın şanını yüceltir ve Allah eğer dilememiş ve insanlara ilmini öğretmemiş olsa bu tip bir konfora asla sahip
olmayacaklarını bir kere daha hatırlarlar.
Tüm Nimetler Allah'ın Birer Lütfudur
Rabbimiz her nimeti insanların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde ve en kusursuz detaylarla yaratmıştır. Bu nedenle insanın, dünyaya geldiği ilk andan itibaren sahip olduğu her nimet, aynı derecede önemli ve değerlidir. Ancak yalnızca çevrelerini hikmetli bir şekilde gözlemleyen müminler, her şeyin Allah'ın verdiği bir lütuf olduğunu ve kendileri için yaratıldığını kavrarlar. Öyle ki, kendileri için yaratılmış olan nimetler sayılamayacak kadar çoktur. "Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız; gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir." (Nahl Suresi, 18) ayetinde Rabbimiz'in bildirdiği gibi, nimetleri sınıflara ayırarak saymak bile mümkün değildir. Müminler meşru ölçülerde kendilerine sunulan tüm bu dünya nimetlerinden yararlanır, ancak bunlara aldanarak Allah'ı, ahireti ve Kuran ahlakına göre yaşamayı unutmazlar. Ellerine ne kadar iyi imkan (para, güç, makam, konforlu bir yaşam gibi) geçerse geçsin, bu durum onların gevşemelerine, şımarmalarına, kibirlenmelerine, kısacası Kuran ahlakını terk etmelerine sebep olmaz. Çünkü bunların tamamının Allah'tan gelen birer nimet olduğunun ve Allah'ın dilerse bunları geri alabileceğinin farkındadırlar. Dünyadaki nimetlerin geçici ve sınırlı olduğunu, bu nimetlerle denendiklerini, asıllarının ise cennette olduğunu akıllarından çıkarmazlar. Bir ayette bu gerçek şöyle bildirilmiştir: "Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır." (Al-i İmran Suresi, 14) Güzelliklerin bir insana zevk verebilmesi için, kişinin bu güzellikleri ve bunların yaratılışındaki hikmetleri takdir edebilecek bir anlayışa sahip olması gerekir. Örneğin bir karanfilin yapraklarındaki kusursuz dizilimi, kokusunu, dokusundaki yumuşaklığı fark edebilmesi, daha da önemlisi bu benzersiz güzelliğin büyük bir nimet olarak var edildiğini anlaması gerekir. Bunu gerçek manasıyla anlayabilecek olan kişiler de sadece iman sahipleridir. Çünkü Allah'a iman eden kimseler, dünyadaki her detayın Rabbimiz'in büyük bir lütfu olduğunun bilincindedirler ve her güzellikte Allah'ın sonsuz yaratış gücünü düşünürler. Bu, Allah'ın izniyle onların Rabbimiz'e olan sevgilerini, bağlılıklarını ve şükürlerini artırır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder