Bu satırları okurken aynı zamanda müzik dinleyebilir, bir yandan da suyunuzu yudumlayabilirsiniz. Bu sırada sizin adınıza, siz farkında bile olmadan, kalp atışlarınız düzenlenir, kanınızdaki oksijen miktarı çok hassas bir seviyede sabit tutularak nefes alıp vermeniz sağlanır, vücut ısınız belirlenir. Kısacası yaşamanızı sağlayan vücudunuzdaki tüm işlemler, bir kontrol merkezi tarafından yönetilir. Bu merkez, Cenab-ı Allah'ın benzersiz bir ilimle yarattığı beyindir. Bilgisayarlar teknolojinin en üstün ürünleridirler ve hayatımızı kolaylaştıran çok kapsamlı işler yaparlar. Bedenimizdeki bütün işleri idare eden beynimiz ise hiçbir bilgisayarla karşılaştırılmayacak kadar üstün bir sisteme sahiptir. Beynin yapısı derinlemesine incelendiğinde, bizim kavrayabilme sınırlarımızı zorlayan detaylarla karşılaşırız. Beynin içinde, Cenab-ı Allah'ın bizim için yarattığı ve tüm teknolojik ve bilimsel gelişmelere rağmen tam olarak kavramaya muktedir olamadığımız bambaşka bir dünya vardır. Bu dünya keşfedilmeye başlandığında ise, yaratılışımızdaki mucize ile bir kere daha karşılaşırız. Çünkü beyindeki her kıvrım, her girinti ve çıkıntı bir amaç üzerine yaratılmıştır.
Beynin Anne Karnındaki Oluşumu
Bir bebeğin anne karnındaki gelişiminin ilk aşamasında, hücreler bölünmeye başlar ve zamanla gelişir. Anne karnında başlangıçta bir et parçası görünümünde olan hücreler bölünmeye devam ederek ve gruplanarak, ışığa karşı hassas göz hücrelerini, acıyı, tatlıyı, ağrıyı, sıcağı, soğuğu algılayacak sinir hücrelerini, ses titreşimlerini hissedecek kulak hücrelerini, gıdaları sindirecek sindirim sistemi hücrelerini ve daha birçoklarını oluşturmaya devam ederler. Embriyonun anne karnındaki gelişiminde 5. haftadan itibaren oluşan omurilikte çok süratli bir üretimle saniyede 5000 tane nöron adlı özel sinir hücresi üretilmeye başlanacaktır. Bu bölgede daha sonra beyin oluşacaktır. (Science Vie, Mart 1995, sayı: 190, s. 88) Beyin hücrelerinin büyük kısmı embriyonun ilk beş ayında oluşur ve hepsi doğumdan önce beyindeki gereken konumlarını almış olurlar. Büyük bir hızla oluşan hücreler, bir süre sonra merkezi sinir sisteminin kollarını oluşturmak üzere, daha uzaklara göç etmeye başlarlar. Ancak bu aşamada her bir nöronun, sinir sistemi içinde kendisi için ayrılmış olan hedef yeri tam olarak bulması şarttır. Bu yüzden genç nöronların yollarını bulabilmeleri için mutlaka bir rehbere ihtiyaçları vardır. Bu rehberler, omuriliğin ve beynin gelişme alanı arasında bir tür kablo şeklinde uzanan özel hücrelerdir. Nöronlar üretildikleri yerden çıkıp bu rehberlere tutunarak göç ederler. Ve kendileri için ayrılmış olan yerleri anlar, oraya yerleşirler ve hemen ardından uzantılar meydana getirerek diğer nöronlarla bağlantı kurarlar.
Nöronların Henüz Beyin Oluşmadan Görevlerini Yerine Getirmesi Bir Mucizedir Nöron dediğimiz varlıklar sonuçta gözle görülemeyecek küçüklükte, atomlardan ve moleküllerden oluşan hücrelerdir. Öyleyse nöronlar oluşur oluşmaz bir yolculuğa çıkacaklarını nereden bilmektedirler? Bu yolculuk sırasında hedeflerini bulmak için bir rehber kullanmaları gerektiğine ve birbirleriyle ne gibi işbirliği yapacaklarına nasıl karar verirler? Onların böylesine şuurlu bir şekilde yerleşmeleri kendi karar ve iradeleriyle gerçekleşecek bir olay değildir. Bu işlemi yöneten merkez beyin de değildir. Çünkü henüz anne karnındaki embriyonun beyni oluşmamıştır. Bu hücreler oluşur oluşmaz bilmedikleri bir yere doğru sadece kendilerine ilham edilen bilgiler doğrultusunda programlanmışcasına hareket ederler. Açıktır ki, beynin ve sinir sisteminin oluşumu sırasında yaşanan hiçbir olayın tesadüflerle meydana gelmesi mümkün değildir. Çünkü tek bir aşamadaki farklılık zincirleme olarak tüm sistemi aksatır. Nöronların meydana gelmesi ve bir sinir ağına dönüşmeleri beynin ve ona bağlı çalışan sinir sisteminin oluşum aşamalarından yalnızca bir tanesidir. Nöronları bu özelliklerle yaratan, gerektiği anda gerektiği şekle sokan, gidecekleri yerlere onları tek tek yerleştiren Cenab-ı Allah'tır. Her insan kendisinin de bu aşamalardan geçirildiğini bilmeli ve Rabbimiz'in kendisine bir insan olarak yaratmasındaki ihtişamı görerek şükretmelidir. Cenab-ı Allah'ın herşeyin Yaratıcısı olduğunu, göklerde ve yerde O'ndan başka bir güç sahibi olmadığını aklından bir an bile çıkarmamalıdır: ... Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni düzgün (eli ayağı tutan, gücü kuvveti yerinde) bir adam kılan (Allah)ı inkar mı ettin? Fakat, O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam." (Kehf Suresi, 37-38)
Beynimizin Bir Sıvının İçinde Yüzdüğünü Biliyor Muydunuz?
Hissetmek, hareket etmek, işitme, görme, tad ve koku alma, kalbin çalışması, nefes alma gibi hayati işlevlerin tümünü beynimiz gerçekleştirir. Ayrıca hormonlar üreterek vücudun ihtiyaçlarına göre düzenlemeler yapar. Çok hassas bir sisteme sahip olan bu organımız; elektrik sinyalleri ile çalışan sinir hücreleri, bunları barındıran ve beslenmelerine yardımcı olan destek hücreleri ve kan damarlarından oluşur. Hem hassas bir yapısı hem de çok önemli görevleri olan beyin, vücut içinde çok yönlü bir korumaya alınmıştır. Bunlardan en dikkat çekici olanı, beynimizin bir sıvı içinde yüzüyor olmasıdır. Beyin yaklaşık 1,5 kg'lık bir ağırlığa sahiptir. Eğer beyin bir sıvının içinde bulunmasaydı ve direkt olarak kafatasına temas etseydi kendi ağırlığının altında ezilirdi. Bu da beyindeki hayati merkezlerde bir baskı oluşmasına dolayısıyla ölüme sebebiyet verebilirdi. Ancak böyle bir sorunla -hastalık halleri dışında- karşılaşılmaz. Çünkü beynimizin kendi ağırlığı -yüzdüğü sıvının içinde iken- 1400 kg.dan 50 gr'a kadar düşer. Yani beyinde ağırlığı otuzda bire kadar düşüren bir sistem vardır. Bu sistem şöyle çalışır: Beynin içinde birtakım boşluklar ve bu boşlukların içinde de sadece beyinde bulunan özel damar yığınları vardır. Bunların görevi vücuttan beyne taşınan kandaki serumu süzmektir. Serum önce beynin içindeki boşlukları doldurur ve sonra çeşitli yollardan beynin dışına çıkar. En sonunda da bu sıvı, beynin üst kısmında yer alan tek yönlü valf sistemi (araknoid villus) sayesinde genel dolaşıma (kan dolaşımına) geri döner. Bu valflerin çok önemli bir görevi vardır: Sıvının beyne yaptığı basıncı ayarlamak. Eğer bu ayarlama olmasaydı ve basınç çok yüksek bir seviyeye çıksaydı, o zaman beyne olan baskı beynin fonksiyonlarını etkilerdi. Ve bu durum pek çok hastalığın sebebi olurdu. Buna örnek olarak "hidrosefali" denilen hastalığı verebiliriz. Bu hastalık türünde dolaşımdaki herhangi bir aksaklıktan dolayı beyindeki sıvı bir süre sonra birikmeye başlar ve oluşan basınç beyin fonksiyonlarını etkiler. Eğer dışarıdan bir müdahale yapılmazsa, yani ameliyatla bu sıvı boşaltılmazsa artan basınç; zeka geriliği, hareket bozuklukları, körlük hatta ölümle sonuçlanan rahatsızlıklara neden olur. Beyindeki sıvının basıncı normalden daha az düzeylere indiği zaman da dayanılmaz baş ağrıları olur ve beyin hasar görmeye başlar.
Beynin Kan İhtiyacı Aksama Olmadan Nasıl Karşılanır?
Beyindeki korumaya başka bir örnek olarak beynin kan ihtiyacını karşılayan sistemi ele alabiliriz. Beyin, vücuttaki bütün işlemleri kontrol eder. Bu nedenle sabit kan gereksinimi olan bir organdır. Beyne yapılacak kan ikmali ne pahasına olursa olsun sürdürülmelidir. Beynin bu hayati ihtiyacı olağanüstü bir denetimle karşılanır. Bir kanama sonucunda öteki tüm organlara kan ulaşımı dursa bile, birçok sinir, beyne kan iletilmesi için harekete geçer ve damarların çapları buna göre ayarlanır. Bazı organlara giden damarlar geçici olarak devreden çıkartılır ve kan akışının beyne giden damarlara yönlendirilmesi sağlanır. Kuşkusuz etten yapılma bir organın böyle mükemmel işlemler gerçekleştirebilmesi çok büyük bir mucizedir. Beyindeki tüm bu işlemler, hiçbir bilim adamının tasarlayamayacağı mükemmellikte ve komplekslikte yapılara sahiptir. Beynin her bir ayrıntısı özel yaratılmıştır. Akıl sahibi her insan böylesine kusursuz bir sistemin, bilinçli bir yaratışın eseri olduğunu anlayacaktır. Bütün bu hassas dengeleri kusursuz bir düzen içinde yaratan, herşeyin Yaratıcısı olan Allah'tır. Cenab-ı Allah bu üstün yaratışını bir Kuran ayetinde şöyle bildirmektedir: O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24) İnsan beyni, vücudun kontrol merkezi olarak milyarlarca sinir hücresinden oluşur. Yüksek düzeyde çalıştıklarında bu hücreler, vücut ağırlığının %2'sini oluşturmalarına rağmen, kalp tarafından pompalanan kanın beşte birini kullanırlar. Kan, sinir hücrelerinin elektrik sinyali üretmek için ihtiyaç duydukları oksijeni ve şekeri taşır. Beyin kandaki oksijen ve şekeri, bedenin dinlenme halinde olan diğer dokularına göre on kat daha hızlı yakar. Eğer beyne kan takviyesi 5 dakikadan fazla engellenirse, beyin hücreleri ölmeye başlar. Yaygın kanının aksine, beyin her şeyi kıvrımları arasında kaydedip daha sonra kullanmak üzere yaşamın sonuna dek saklamaz. Anlamlandırılamayan, kullanılmayan ya da tekrarlanmayan çok sayıda bilgi, kısa dönem bellekte bir süre için bekletildikten sonra silinir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder