Geçmiş Kavimlerin Helakı Üzerine Düşünmek Neden Önemlidir? Bunlar, sana doğru haber (kıssa) olarak aktardığımız (geçmişteki) nesillerin haberleridir. Onlardan kimi ayakta kalmış, (hala izleri var, kimi de) biçilmiş ekin (gibi yerle bir edilmiş, kalıntısı silinmiş) dir. Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmettiler. Böylece Rabbinin emri geldiği zaman, Allah'ı bırakıp da taptıkları ilahları, onlara hiçbir şey sağlayamadı, 'helak ve kayıplarını' artırmaktan başka bir işe yaramadı. (Hud Suresi, 100-101) İnsanoğlunu yaratan, onu ruhen ve bedenen şekillendiren, belirli bir ömür süresince yaşatan ve sonra da öldürerek Kendi Katına alacak olan Cenab-ı Allah'tır. Allah insanı yaratmıştır ve "O, yarattığını bilmez mi?" (Mülk Suresi, 14) ayetine göre, insanı bilen, tanıyan ve ihtiyaçlarını karşılayıp onu eğitecek olan O'dur. Dolayısıyla insanın hayattaki tek amacı, Allah'ı tanımak, O'na yakınlaşmak ve O'na kulluk etmek olmalıdır. Aynı nedenle insan, en büyük yol gösterici olarak Kuran-ı Kerim'i rehber edinmek ve ayetlerdeki tüm hükümlere titizlik göstermekle yükümlüdür. Dünyadaki ve ahiretteki kurtuluşun tek yolu budur. Bu durumda Cenab-ı Hakk'ın Kuran-ı Kerim'de bizlere neler bildirdiğini, son derece titiz ve dikkatli bir biçimde incelemek ve bunlar üzerinde düşünmek gerekir. Nitekim Allah bir ayette, Kuran-ı Kerim'in gönderiliş amacının insanları düşünmeye yöneltmek olduğunu şu şekilde bildirmiştir: İşte bu (Kuran) uyarılıp korkutulsunlar, gerçekten O'nun yalnızca bir tek İlah olduğunu bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice öğüt alıp düşünsünler diye bir bildirip-duyurma (bir belağ)dır. (İbrahim Suresi, 52) Kuran-ı Kerim'in oldukça büyük bir bölümünü oluşturan geçmiş kavimlerin haberleri de kuşkusuz üzerinde düşünülmesi gereken konulardan biridir. Bu kavimlerin büyük bölümü, kendilerine gönderilen peygamberleri yalanlamış, hatta onlara düşmanlık göstermiş kavimlerdir. Bu taşkınlıklarından dolayı da Allah'ın azabıyla karşılaşmışlar ve yeryüzünden silinmişlerdir. Allah Kuran-ı Kerim'de, bu helak olaylarının sonraki insanlara da birer ibret olması gerektiğini bildirir. Örneğin Allah'a isyan eden bir insan topluluğuna verilen bir ceza aktarıldıktan sonra, bir ayette şöyle bildirilmektedir: "Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonra gelecek olanlara 'ibret verici bir ceza', takva sahipleri için de bir öğüt kıldık" (Bakara Suresi, 66) Kuran-ı Kerim'de bildirilen helak olayları üzerinde düşünmenin bir diğer hikmeti ise, bu olayları anlatan Kuran ayetlerinin dış dünyadaki karşılıklarını ve Kuran-ı Kerim'in sözünün doğruluğunu görmeye vesile olmasıdır. Çünkü Kuran, "Allah'a hamdolsun, O size ayetlerini gösterecektir, siz de onları bilip tanıyacaksınız" (Neml Suresi, 93) hükmü ile Allah'ın ayetlerinin dış dünyada görüleceğini vaat etmektedir ve bunları bilip tanımak da insanı imana götüren başlıca yoldur.
Geçmiş Kavimlerin Helak Olma Sebepleri
Onlara, kendilerinden öncekilerin; Nuh, Ad, Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen ahalisinin ve yerle bir olan şehirlerin haberi gelmedi mi? Onlara resulleri apaçık deliller getirmişlerdi. Demek ki Allah, onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı. (Tevbe Suresi, 70) Allah'ın elçileri aracılığıyla insanlara yaptığı ilahi tebliğ, insan yaratılışından beri insanlara ulaştırılmaktadır. Kimi toplumlar bu tebliği kabul etmişler, kimileri inkar etmişlerdir. Bazen inkarcı bir toplumun içinden küçük bir azınlık çıkmış ve sadece bunlar elçiye uymuşlardır. Ancak kendisine tebliğ gelen kavimlerin çok büyük bir kısmı din ahlakına göre yaşamayı kabul etmemişlerdir. Sadece Allah'ın elçisinin kendilerine getirdiği tebliği dinlememekle kalmamış, aynı zamanda elçiye ve ona uyanlara da zarar vermeye çalışmışlardır. Elçiler, birçok kez "yalancılık, büyücülük, delilik" (Peygamberlerimizi tenzih ederiz.) gibi nitelendirmelerle suçlanmış, hatta birçok kez kavmin önde gelenleri onları öldürmeye teşebbüs etmişlerdir. Bu sapkın tavırları nedeniyle de Cenab-ı Allah'ın takdir ettiği vakit geldiğinde geçmişteki inkarcı kavimler helak edilmişlerdir. Oysa ki, her peygamber, kavminden yalnızca Allah'a itaat etmesini istemiştir. Bunun karşılığında para ya da başka bir dünyevi çıkar talep etmemişlerdir. Kavimlerinin üzerine bir zorlayıcı da olmamışlardır. Yaşadıkları dönemde elçilerin tek yaptıkları; gönderildikleri toplumu en güzel şekilde gerçek din ahlakına davet etmek ve kendilerine uyanlarla birlikte o toplumdan farklı bir hayat tarzı yaşamaya başlamak olmuştur.
Önceki Nesillerin İleri Medeniyetleri Helak Olmalarını Engelleyememiştir Kavimlerin helakı ile ilgili olarak Kuran-ı Kerim'de dikkat çekilen noktalardan biri, helak edilmiş olan kavimlerin çoğu kez yüksek bir medeniyet kurmuş olmalarıdır. Kuran-ı Kerim'de, helak olmuş kavimlerin bu özelliği vurgulanırken şöyle bildirilir: Biz bunlardan önce nice nesiller yıkıma uğrattık ki onlar, zorbaca yakalamak (yakıp-yıkmak, baskı ve şiddetle yönetmek, sindirmek) bakımından kendilerinden daha üstündüler; şehirlerde (yerin üstünü altına getirip, sayısız kazı, inşaat ve araştırmalarla her yanı) delik-deşik etmişlerdi. (Ama) kaçacak bir yer var mı? (Kaf Suresi, 36) Ayette, helak edilmiş toplumların iki özelliğine dikkat çekilmiştir. Birincisi, "zorbaca yakalamak bakımından üstün" olmalarıdır. Bu, helak olmuş kavimlerin disiplinli ve güçlü askeri-bürokratik sistemler kurdukları ve kaba kuvvet yoluyla yaşadıkları coğrafyada iktidarı ele geçirdikleri anlamına gelir. Vurgulanan ikinci nokta ise, söz konusu toplumların, mimari özellikleriyle dikkat çeken büyük şehirler kurduklarıdır. Ancak ayette bildirildiği gibi, ne sahip oldukları askeri güç ne de oluşturdukları medeniyet, helak olmuş kavimleri kurtaramamıştır. Çünkü Allah'ı inkar eden (Cenab-ı Allah'ı tenzih ederiz.) ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaran bir medeniyete sahiptiler. İşte bazıları Kuran-ı Kerim'de bildirilen bu helak olaylarının önemli bir bölümü, modern çağda yapılan arkeolojik araştırmalar sonunda ortaya çıkarılmıştır. Kuran-ı Kerim'de haber verilen olayların delilleri olan bu bulgular, Kuran-ı Kerim kıssalarının "ibret olma" özelliğini daha da açık bir biçimde göstermektedir. Çünkü Allah, Kuran-ı Kerim'de "yeryüzünde gezip dolaşılması" ve "öncekilerin uğradıkları sonun anlaşılması" gerektiğini bildirmiştir: Biz senden önce, şehirler halkına kendilerine vahyettiğimiz kimseler dışında (başkalarını elçi olarak) göndermedik. Hiç yeryüzünde dolaşmıyorlar mı, ki kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görmüş olsunlar? Korkup-sakınanlar için ahiret yurdu elbette daha hayırlıdır. Siz yine de akıl erdirmeyecek misiniz? (Yusuf Suresi, 109) Gerçekten de öncekilerin kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır. Cenab-ı Allah'a isyan ettikleri (Allah'ı tenzih ederiz.) ve O'nun hükümlerini tanımadıkları için helak edilmiş olan kavimler, bizlere insanın Allah karşısında ne denli aciz ve zayıf olduğunu göstermektedir. Unutulmamalıdır ki Allah, dilediği anda dilediği insanı ya da toplumu helak edebilir. Ya da dilediğini yüceltir ve ona nimetler bahşeder. Her hayır ve güzellik Cenab-ı Hakk'ın elindedir. İnsanın görevi, her işinde Allah'a yönelmesi, vermiş olduğu tüm nimetler için hep Allah'a şükretmesi ve O'nun rızasını aramasıdır. Bir Kuran-ı Kerim ayetinde Allah insanlara şöyle buyurmaktadır: Gerçek şu ki, sizden önce nice örnekler gelip-geçmiştir. Bundan dolayı yeryüzünde gezip-dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonuç nasıl oldu bir görün. Bu (Kur'an) insanlar için bir beyan sakınanlar için de bir hidayet ve öğüttür. (Al-i İmran Suresi, 137-138) Biz bunu (Kur'an'ı) senin dilinle kolaylaştırdık, takva sahiplerine müjde vermen ve direnen bir kavmi uyarıp-korkutman için. Biz, onlardan önce nice insan- nesillerini yıkıma uğrattık; (şimdiyse) onlardan hiçbirini hissediyor veya onların fısıltılarını duyuyor musun? (Meryem Suresi, 97,98) Andolsun, onların kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır. (Bu Kur'an) düzüp uydurulacak bir söz değildir, ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı, herşeyin 'çeşitli biçimlerde açıklaması' ve iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve rahmettir. (Yusuf Suresi, 111)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder