Hz. İsa (as), Cenab-ı Allah’ın insanları doğru yola çağırmakla görevlendirdiği seçkin bir elçisidir. Hz. İsa (as)’ı diğer peygamberlerden ayıran özelliklerinden en önemlisi onun ölmemiş, Allah Katına yükseltilmiş ve yeryüzüne tekrar geri dönecek olmasıdır. Tarih boyunca pek çok peygambere olduğu gibi, iman etmeyenler Hz. İsa (as)'a da çeşitli tuzaklar kurmuş ve onu öldürmeye kalkışmışlardır. Ancak Cenab-ı Allah, inkar edenlerin Hz. İsa (as)'a kurdukları tuzakları bozmuş, Hz. İsa (as)'ı öldürememişlerdir. Hz. İsa (as) Allah Katına yükseltilmiştir ve Allah'ın takdir ettiği zaman geldiğinde yeniden dünyaya gelecektir. Hz. İsa (as) bundan yaklaşık 2000 yıl önce yaşamış, Cenab-ı Allah'ın dünyada ve ahirette seçkin kıldığı bir elçisidir. Ona vahyedilen hak din bugün ismen yeryüzünde bulunsa da, gerçekte birçok bozulmaya uğramış ve aslından saptırılmıştır. Allah'tan vahiy yoluyla aldığı hak kitap da aynı şekilde aslından uzaklaştırılmıştır. (Tahrif edilmemiş kısımları tenzih ederiz. ) Hıristiyan kaynakları çeşitli bozulmalara uğramış ve tahrif edilmiştir. Dolayısıyla bugün Hz. İsa (as) ile ilgili gerçek bilgileri bu kaynaklardan temin etmemiz mümkün değildir. Hz. İsa (as) hakkında doğruluğu kesin olan bilgiye ulaşabileceğimiz yegane kaynak, “Allah'ın kıyamete kadar koruyacağını vaat ettiği Kuran-ı Kerim” ve hadis-i şeriflerdir. Kuran-ı Kerim'de, Hz. İsa (as)'ın doğumu, hayatı, hayatı süresince karşılaştığı olaylardan örnekler, çevresindeki insanların durumu ve daha birçok konu haber verilmiştir. Bu önemli konulardan biri de ayetlerde Hz. İsa (as)'ın ahir zamanda ikinci kez dünyaya geleceğine işaret edilmesidir.
Kuran-ı Kerim'de Hz İsa (as)’ın ve Diğer Peygamberlerimizin Ölümleri Hangi Kelimelerle Bildirilmiştir?
Kuran-ı Kerim'de peygamberlerin ölümlerinin aktarıldığı kıssalarda geçen kelimeler ile, Hz. İsa (as)'ın öldürülme girişiminin anlatıldığı ayetlerde geçen kelimelerin incelenmesi, Hz. İsa (as) ile ilgili önemli bir gerçeği ortaya çıkarmaktadır. Kuran-ı Kerim'de peygamberlerin ölmesi veya öldürülmesiyle ilgili olarak kullanılan kelimeler katele (öldürmek), mate (ölmek), haleke (helak olmak), salebe (asmak) ya da birkaç özel kelime ile ifade edilmiştir. Oysa Hz. İsa (as) için, Kuran-ı Kerim'de çok açık bir ifadeyle, “Onu öldürmediler (ma katelehu) ve asmadılar (ma salebuhu)” ifadesi kullanılarak hiçbir öldürme şekliyle öldürülmediği vurgulanmaktadır. İnsanlara Hz. İsa (as)'ın bir benzerinin gösterildiği ve onun Allah Katına yükseltildiği Kuran-ı Kerim’de şöyle bildirilmektedir: Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" (katelna) demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik. ) Oysa onu öldürmediler (ma katelehu) ve onu asmadılar (ma salebe). Ama onlara (onun) benzeri gösterildi (şubbihe). Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler (ma katelehu). Hayır; Allah onu Kendine yükseltti (refea). Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 157, 158)
Teveffa: Vefat Ettirme
"Hani Allah, İsa'ya demişti ki: Ey İsa, doğrusu seni Ben vefat ettireceğim (müteveffiyke), seni Kendime yükselteceğim (rafiuke), seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim..." (Al-i İmran Suresi, 55) Ayette geçen "vefat" kelimesinin karşılığı Türkçe'de kullanılan ölme anlamından farklı anlamlara gelmektedir. Ayetlerin Arapça karşılıklarının incelenmesi, Hz. İsa'nın bildiğimiz manada ölmediğini açıkça ortaya koyar. Maide Suresi'nin 117. ayetinde ölüm olayı şu şekilde aktarılır: "Ben onlara bana emrettiklerinin dışında hiçbir şeyi söylemedim. (O da şuydu:) 'Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin. ' Onların içinde kaldığım sürece, ben onların üzerinde bir şahidim. Beni vefat ettirdiğinde (teveffeyteni), üzerlerindeki gözetleyici Sendin. Sen herşeyin üzerine şahid olansın.” Bu ayetlerde geçen ve Türkçe meallerde öldürme ya da vefat ettirme olarak çevrilen kelime Arapça'da "teveffa" kökünden türemiştir ve bu kelime ölüm manasına değil, "canın alınması" manasına gelmektedir. İnsanın canının alınmasının ise her zaman ölüm anlamına gelmediğini Cenab-ı Allah Kuran-ı Kerim'de bizlere bildirmektedir. Örneğin "teveffa" kelimesinin geçtiği bir ayette insanın ölümünden değil, uykudaki halinden bahsedilmektedir: “Sizi geceleyin vefat ettiren (teveffakum) ve gündüzün "güç yetirip etkilemekte olduklarınızı" bilen, sonra adı konulmuş ecel doluncaya kadar onda sizi dirilten O'dur...” (Enam Suresi, 60) Bu ayette "vefat ettirme" olarak tercüme edilen kelime ile, Al-i İmran Suresi'nin 55. ayetinde geçen kelime aynıdır, yani her iki ayette de "teveffa" kelimesi geçmektedir. İnsanın, gece içinde bulunduğu durum ölüm olmadığına göre yukarıdaki ayette geçen "teveffakum" kelimesinin ölümü kastetmediği, doğru tercümenin "geceleyin canlarınızı alan" şeklinde olması gerektiği açıktır. Aşağıdaki ayette ise aynı kelime şu şekilde geçmektedir: Allah, ölecekleri (mevt) zaman canlarını alır (teveffa); ölmeyeni de uykusunda (canını alır) (lem temut). Böylece, kendisi hakkında ölüm kararı (el mevte) verilmiş olanı tutar, öbürüsünü ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir... (Zümer Suresi, 42) Bu ayetten de anlaşılacağı gibi, Allah uyuyan insanın canını almaktadır, ama hakkında ölüm kararı verilmemiş olanı eceli gelinceye kadar tekrar salıvermektedir. Bu haliyle insan bildiğimiz manada ölmüş olmaz. Yalnızca geçici bir süre için ruhu bedeninden ayrılmış farklı bir boyuta girmiş olur. Allah uyanacağı zaman insanın ruhunu bedenine iade eder. Bu bilgiler doğrultusunda, Hz. İsa (as)'ın uykudakine benzer bir duruma sokularak Allah Katına yükseltildiğini, olayın bildiğimiz ölüm olmadığını, sadece bu boyuttan bir ayrılış olduğunu söyleyebiliriz. (Doğrusunu en iyi Cenab-ı Hakk bilir. )
Hz. İsa (as) Gökyüzünde Değil, Zamandan ve Mekandan Bağımsız Ayrı Bir Boyutta Yaşamaktadır
Hz. İsa (as)’ın Allah Katına yükseltilmesini bizim bağımlı olduğumuz zaman ve mekan kavramları ile değerlendirmek son derece yanlış olacaktır. Belirtilmelidir ki, Hz. İsa (as)'ın Allah Katına yükseltilmesi ile kasıt, Hz. İsa (as)'ın bilinen anlamda gökyüzünde yaşamaya başlaması değildir. Hz. İsa (as)'ın yükseltilmesinden kasıt, Allah'ın Hz. İsa (as)'ı zamandan ve mekandan bağımsız ayrı bir boyuta almasıdır. (En doğrusunu Allah bilir.)
Hz. İsa (as) Ölümsüz Değildir
Bazı kimseler, Enbiya Suresinin 34. ve 35. ayetlerinde bildirilen “… hiçbir beşere ölümsüzlüğü vermedik…” ve “Her nefis ölümü tadıcıdır…” ifadelerine dikkat çekerek Hz. İsa (as)’ın da ölmüş olduğunu öne sürmektedir. Ancak ayetlerde Cenab-ı Allah'ın Hz. İsa (as)'ı inkar edenlerin kurduğu tuzaktan koruyup kurtardığı bildirilmiştir. Bu ise, elbette Hz. İsa (as)’ın ölümsüz olduğu anlamına gelmemektedir. Unutulmamalıdır ki “O, yalnızca bir kuldur…” (Zuhruf Suresi, 59) ayetiyle bildirildiği gibi, Hz. İsa (as) da Allah'ın yarattığı bir kuldur ve herkes gibi ölümlüdür.
Hz. İsa (as)’ın Gelişine İnanmak, Hıristiyanlığı Savunmak Anlamına Gelmemektedir
Hz. İsa (as), Allah Katında övülmüş, seçkin kılınmış, mübarek bir peygamberdir. Üstün ahlakı ve derin imanı tüm müminler tarafından saygıyla anılmakta ve örnek alınmaktadır. Hz. İsa (as)'ın ahlakını övmek, böyle kutlu bir insanın yeniden dünyaya gelecek olmasından heyecan duymak, bu gerçeği tüm iman edenlere müjdelemek, güzel tavır örnekleridir.”Hıristiyanlığa destek vermek olur" gibi bir düşünceye kapılarak, Hz. İsa (as)'ın geleceği gerçeğini göz ardı etmeye çalışmak kesinlikle büyük bir yanılgı olur. Ayrıca belirtilmelidir ki, Hz. İsa (as) yeniden dünyaya geldiğinde, Kitap Ehli'nin sapkın inançlarını ortadan kaldıracak, insanları Allah Katında hak olan dine yani İslamiyet'e çağıracak, Kuran-ı Kerim ile ve sevgili Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetiyle hükmedecektir. Bu gerçek bir hadiste şöyle müjdelenmiştir: “Kırk (40) yıl Allah'ın Kitabı ve benim sünnetimle hükmeder, vefat eder.” (Kitab ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman, s. 92)
Ahir Zaman Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi ile Nurlanacaktır
Yazı boyunca Kuran-ı Kerim ayetleri ışığında, Hz. İsa (as)'ın ahir zamanda yeryüzüne ikinci kez geleceğine dair delilleri inceledik. Hiç şüphesiz Hz. İsa (as)’ın tanınmasını sağlayacak, onun kutlu kişiliğinin ve icraatlerinin en önemli delillerinden biri, kendisi gibi ahir zamanda ortaya çıkacak olan Hz. Mehdi ile birlikte hareket etmesi olacaktır. Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde ve İslam alimlerinin eserlerinde bildirilen bu konu, bir hadiste şu şekilde bildirilmektedir: Ebu'l Hasen Muhammed b. El- Senceri'nin rivayetine göre; "Haberler çoğaldı ve Hz. Mehdi'nin gelmesi ve onun Ehl-i Beyt'ten olmasına dair kainatın Efendisi (sav)’den rivayetler artmıştır. Rivayetlerde Hz. Mehdi'nin gelip 7 yıl hükmedeceği, yeryüzünü adaletle dolduracağı, Hz. İsa (as) ile beraber gelip Filistin diyarında Deccal'i yok etme hususunda Hz. İsa'ya yardım edeceği, Hz. İsa (as)'nın, arkasında olduğu halde bu millete namaz kıldıracağı uzunca kıssasında anlatılmaktadır." (Ali b. Sultan Muhammed el-Kari el-Hanefi “Risaletül Meşreb elverdi fi mezhebil Mehdi”) Peygamber Efendimiz (sav)’in de müjdelediği gibi Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi “Altın Çağ’a” vesile olacak ortak fikri mücadeleleri ile, Deccal'i ortadan kaldıracak, din ahlakını tüm dünyaya yayacak ve tüm inananların huzuruna ve refahına vesile olacaklardır. Ayrıca ahir zamanın ilk dönemlerinde yaşanan her türlü bozulma, kargaşa ve sıkıntı ortadan kalkacak, birbiri ardınca süregelen büyük felaketler, savaşlar, acılar bu iki kutlu şahsın ortak mücadeleleri ile son bulacaktır. İnkarcıların sebep olduğu birtakım felsefi sistemlerin neden olduğu dejenerasyon, manevi boşluk ve ahlaki bozulma yerini tüm inanan insanların asırlardır özlemini duydukları, Kuran ahlakının hakim olacağı Altınçağ denilen kutlu döneme bırakacaktır. Rabbimiz tüm insanları ahir zamanın büyük karmaşasından kurtaracak ve bolluğun, bereketin ve adaletin yaşanacağı bir nimete kavuşturacaktır. Cenab-ı Allah yeryüzündeki nurunu elçileri vasıtasıyla tamamlayacağını ayetlerde şöyle müjdelemiştir: "Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. Müşrikler istemese de O, dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur." (Tevbe Suresi, 32-33)
Hz. İsa (as) Üstün Ahlak Özellikleri ile Diğer İnsanlardan Ayrılır
Hz. İsa (as)'ın gelişi ve bu kıymetli peygamberi görebilmek, tüm insanlık için çok büyük bir nimet, Rabbimiz'den çok büyük bir lütuftur. Hz. İsa (as) geldiğinde tertemiz ve nurlu yüzüyle, hikmetli, akıllı ve isabetli konuşmalarıyla hemen dikkati çekecek; dünyadaki herkes hayatında ilk kez en yüksek insani vasıflara sahip bir şahıs olan mübarek bir peygamber görecektir. Onun doğumu, hayatı, Allah Katına alınışı ve yeryüzüne ikinci kez gelişi gibi, bu gelişten sonraki hayatı da Allah'ın izniyle mucizelerle dolu olacaktır. Tüm insanlar onun üstün ahlakına ve benzersiz aklına hayran olacaklardır. Çünkü Hz. İsa (as) Cenab-ı Allah'a olan güveni ve imanı ile son derece kararlı, cesaretli, toplumun etkisi altında kalmayan, aksine herkesi etkileyen, güçlü bir insandır. Onun söylediği her söz, her hareket hikmetli, aldığı her karar Cenab-ı Allah'ın ilhamı ile isabetli olacaktır.
Peygamber Efendimiz (sav) Müslümanların Hz. İsa (as)'ın Yardımcıları Olacağını Müjdelemiştir
Hz. İsa (as)'ın Allah Katına yükseltildiği ve dünyaya ikinci kez geleceği, Kuran-ı Kerim ayetlerinde, hadislerde ve büyük İslam alimlerinin eserlerinde yer alan bir gerçektir. Hz. İsa (as)'ın gelişi, sahih hadis kaynağı olan Kütüb-ü Sitte'de ve İmam Malik'in Muvatta'sı, İbn Huzeyme ile İbn Hibban'ın Sahih'leri, İbn Hanbel ve Tayalisi'nin Müsned'leri gibi en muteber hadis kaynaklarında geniş bir şekilde yer almaktadır. Bu hadislerden bazıları şöyledir: Ümmetimden birtakım insanlar, Meryem'in oğlu İsa (as)'a kavuşacak, Deccal ile yapacağı harbe de şahit olacaklardır. (Hakim, Mustedrek, 8634, 4/587)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder