Kuran-ı Kerim Okurken Şeytandan Allah'a Sığınmak Gerekir
Her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten Rabbimiz, “…Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz.” (Enbiya Suresi, 35) ayetinin hükmü gereği, dünya hayatı boyunca kullarını imtihan etmektedir ve bu nedenle de bir deneme vasıtası olması için şeytanı, insanların zihinlerine gizlice telkin verebilecek özellikte yaratmıştır. Bu telkinin etkisi de insanların iman derecelerine göre değişir. Şeytanın her ne kadar Cenab-ı Allah'a gönülden iman etmiş halis kullarını saptırma gücü olmasa da onlara dikkat dağıtma, konsantrasyon bozma ve unutkanlık verme gibi rahatsızlıklar vermeye çalışabilir. Şeytan bu şekilde müminlerin zihinlerini meşgul edip, dikkatlerini dağıtarak yaptıkları hayırlı işleri engellemeyi amaçlar. Şeytanın bahsettiğimiz bu yöntemi kullanarak amaçladığı konulardan biri de, müminin Kuran-ı Kerim’i okuyup anlamasını ve ondan en güzel şekilde istifade etmesini engellemeye çalışmaktır. Çünkü müminler Kuran-ı Kerim ayetleriyle en doğru yola iletilirler. Şeytanın yegane amacı ise müminlerin doğru yoldan saptırmaya çalışmaktır. Bu nedenle şeytan, müminlerin Kuran'ı anlayamamalarını ya da yanlış anlamalarını arzu eder. Ancak her türlü tehlikelerden kullarını selamete çıkaran, şefkat sahibi Cenab-ı Allah, şeytanın bu çabasına karşılık olarak müminlerin Kendisi'ne sığınmalarını bildirmiş ve bunu bir hüküm olarak müminlere farz kılmıştır: “Öyleyse Kuran okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.” (Nahl Suresi, 98) Unutulmamalıdır ki "Şüphesiz, kışkırtılıp-saptırılmışlardan sana uyanlar dışında, senin benim kullarım üzerinde zorlayıcı hiçbir gücün yoktur." (Hicr Suresi, 42) ayetinin hükmü gereği şeytanın Allah’a yönelip dönen müminler üzerinde hiçbir zorlayıcı gücü yoktur.
Allah Korkusuna Sahip Olmanın Önemi
Cenab-ı Allah'ın büyüklüğünü ve O’ndan başka bir kuvvet olmadığını, kainatı yoktan yaratan, tüm canlıları gözeten ve rahmet edenin sadece Allah olduğunu kavrayan insan derin bir sevgiyle Allah'a bağlanır. Dünyada ve ahirette gerçek dostunun yalnızca Allah olduğunu, dolayısıyla rızası aranacak olanın da ancak Rabbimiz olduğunu anlar. Bu güçlü sevginin yanında aynı zamanda Allah'tan şiddetle korkar. Cenab-ı Allah Kuran'da, "... Allah'tan korkup-sakının ve gerçekten bilin ki, siz O'na döndürülüp-toplanacaksınız." (Bakara Suresi, 203) ayetiyle insanlara Kendisi'nden korkup sakınmalarını bildirmiştir. Allah korkusu, kişinin Allah'ın büyüklüğünü bilmesinden ve O'nun gücünü gereği gibi takdir edebilmesinden kaynaklanır. Allah’ın makamının yüceliğini ve sonsuz kudretini kavrayan bir insan, O'nun rızasına uygun bir yaşam sürmediği takdirde, İlahi adaletin bir gereği olarak Allah'ın intikam alıcı, azap edici sıfatlarının tecelli edeceğini bilir. Çünkü Kuran-ı Kerim ayetlerinde Allah'ın, inkar edenler için dünyada ve ahirette hazırlamış olduğu azap çok detaylı olarak haber verilmiş ve bu duruma karşı tüm insanlar uyarılıp korkutulmuştur. İnanan kişi, hayatının her anında bu bilinçle hareket e-der. Allah korkusu kişinin, dünya hayatının eninde sonunda sona erip, tüm insanların Allah'ın huzurunda yaptıklarından hesaba çekileceklerini bir an bile aklından çıkarmamasını sağlar. Her anını bu azabın şuurunda geçirir. Bu şuur açıklığı da kişinin Allah'ın azabıyla karşılaşmaktan yana doğal olarak bir korku duymasına ve bundan dolayı da Allah’ın yasakladığı davranışlardan 'sakınmasına' sebep olur. Böyle bir insan Allah'tan içi titreyerek korktuğu için karşısına çıkan ibadet fırsatlarını görmezlikten gelerek umursuz davranışlarda bulunamaz. Her an her yerde, ister kalabalık içerisinde isterse yalnız olsun Allah'ın kendisini görüp duyduğunu unutmaz. Gücünün yettiği en güzel tavrı göstermediği takdirde Allah'ın azabıyla karşılaşabileceğini bilerek hareket eder. Allah korkusunun artmasıyla birlikte bu şuur sürekli olarak güçlenir ve böylece hayatının her anında yaptığı her işte Allah'ın inkar edenlere vaad ettiği cehennem azabını hatırlayarak Rabbimiz'in razı olacağı umulan bir insan haline gelir. "Gerçek şu ki, Rablerinden gayb ile (O'nu görmedikleri halde) içleri titreyerek-korkanlara gelince; onlar için bir mağfiret (bağışlanma) ve büyük bir ecir vardır." (Mülk Suresi, 12)
Hz. Yunus (as)’ın Duaları
Kuran-ı Kerim’de, Hz. Yunus (as)’ın peygamber olarak gönderildiği kavminden, çağrılarına cevap vermedikleri için ayrıldığı bildirilmektedir. (Saffat Suresi, 139-142) Ayetlerde bildirildiği üzere, bunun ardından Hz. Yunus (as)’ın binmiş olduğu gemide yolcular arasında kura çekilmiş ve kura sonucunda onun denize atılmasına karar verilmiştir. Denize atılan Hz. Yunus (as), dev bir balık tarafından yutulmuştur. Hz. Yunus (as)’ın balığın karnında iken, Allah’a şöyle dua ettiği bildirilmiştir: “... Senden başka ilah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum.” diye çağrıda bulunmuştur. (Enbiya Suresi, 87) Bir sonraki ayette ise, Cenab-ı Allah’ın Hz. Yunus (as)’ın samimi duasına karşılık olarak onu mucizevi bir biçimde kurtardığı bildirilmiştir: “Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte Biz, iman edenleri böyle kurtarırız.” (Enbiya Suresi, 88) Burada üzerinde önemle durulması gereken bir nokta vardır. Cenab-ı Allah bir duayı gerçekleştirirken, bunu belli dünyevi sebeplere bağlayabileceği gibi, dilerse istenilen şeyi sebepsiz olarak da gerçekleştirebilir. Bu, göklerin ve yerin Yaratıcısı olan Allah için son derece kolaydır. Cenab-ı Allah, Hz. Yunus (as)’ın duasını kabul ederken de her türlü zor görünen şartı ortadan kaldırmış ve Hz. Yunus (as)’ı balığın karnından kurtarmıştır. Bu durum, insanın hiçbir zaman Allah’ın rahmetinden umut kesmemesi ve hep O’na dua etmesi gerektiğinin çarpıcı delillerinden biridir. Kuran-ı Kerim’de “…Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad olurlar.” (Bakara Suresi, 186) ayetiyle de bildirildiği üzere, insan Rabbimiz’e içten yöneldiği müddetçe, dualarının karşılığını kesin olarak görecektir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder