9 Nisan 2009 Perşembe

YAŞAM DERGİSİ 7 (Filistin'deki Zulüm Karşısında Müslümanlara Düşen Sorumluluk)

Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Osmanlı hakimiyetinden çıkan Filistin, bu dönemden sonra bir daha barış ve huzura kavuşamamıştır. Yaklaşık bir asırdır binlerce masum insan bölgede yaşanan terörün, katliamların, kıyımların ve işkencelerin sonunda hayatını yitirmiş, pek çok insan da sakat kalmıştır. Hiçbir suçu olmayan milyonlarca Filistinli yalnızca Müslüman oldukları için evlerinden ve yurtlarından sürülüp, mülteci kamplarında, açlık sınırında, sefalet içinde yaşamaya mahkum edilmiştir. Filistin'de 2008 yılının sonlarında tekrar alevlenen bu insanlık dışı olaylar, bugün tüm şiddeti ile hala devam etmektedir. Dünyanın her bölgesinde zulüm gören Müslümanların huzura ve güvenliğe kavuşması için vicdan sahibi her Müslümana düşen, tüm şiddet olaylarının kökeni olan dinsizliğin ortadan kaldırılması ve din ahlakının tüm dünyaya yayılması için samimi bir dua ve çaba sahibi olmasıdır. Müslüman Filistin halkının tüm dünyanın gözleri önünde ezilip zulüm görmesi, tüm Müslümanları yakından ilgilendiren bir trajedidir. Filistin'de sivil halk her gün kurşunlara hedef olur, milyonlarca insan onlarca yıldır mülteci kamplarında açlık ve sefalet içinde yaşar, pek çok Müslüman da hapishanelerde türlü işkencelere maruz kalırken, Cenab-ı Allah'a inanan ve ahiret gününün hesabından korkan her Müslümanın yerine getirmesi gereken çok büyük yükümlülükler vardır. Vicdan sahibi her insanın, Filistin'de yaşanan zulmü göz önünde bulundurması gerekmektedir. Bu zulmün ve acımasızlığın haberlerini her gün gazetelerden okuyor, televizyonlardan izliyorken hiçbir şey yokmuş gibi yaşamaya devam etmenin sorumluluğu kuşkusuz Cenab-ı Allah'ın Katında büyük olur. Nitekim Kuran-ı Kerim'de Cenab-ı Allah vicdanının sesini dinleyen ve iman eden her insana bu sorumluluğunu hatırlatmakta ve zayıf bırakılmış olanlar için mücadele etmeleri gerektiğini bildirmektedir: "Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve 'Rabbimiz bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla' diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına çaba göstermiyorsunuz?" (Nisa Suresi, 75) Bu emri bilen ve zulüm gören insanların yardımına koşmak isteyenlerin üzerine düşen sorumluluk ise "Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır." (Al-i İmran Suresi, 104) ayetiyle bildirilmektedir. Dünya üzerindeki pek çok Müslüman, anti-İslami güçlerin baskı ve işkenceleri ile "ateş altında" iken, diğer Müslümanlar, bu mazlumların sesini dünyaya duyurmak, onlara zulmeden güçleri deşifre etmek, bu güçlerin fikri temellerini çürütmek, İslam ahlakını yaymak için çalışmaya devam etmek ve İslam aleyhindeki her türlü propagandayı fikri mücadeleyle etkisiz hale getirmek gibi görevlerle sorumludur. Filistin'de öldürülen, yaralanan, zulüm gören her Müslüman, bize bu görevi bir kez daha hatırlatmalıdır. Müslümanların bu görevi yerine getirmeleriyle birlikte, İslam ahlakına düşman olan her türlü ideoloji ve sistem de en temel noktasından yıkılacaktır. Zira Cenab-ı Allah'ın "De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur." (İsra Suresi, 81) ayeti gereği, hakkın ortaya konmasıyla birlikte, batıl sistemlerin yok olması Cenab-ı Allah'ın izniyle kaçınılmazdır. Filistin halkının huzur, güvenlik, barış ve kardeşlik içinde yaşayacağı günler Allah'ın izniyle gelecektir. Ancak bu, Kuran ahlakının insanlar arasında yaygınlaşmasıyla mümkün olacaktır. Çünkü Kuran-ı Kerim'de insanların hayır yapmak için birbiriyle yarıştığı, barışı savunduğu, affedici ve hoşgörülü olduğu, sevgiyi, saygıyı ve merhameti ön planda tuttuğu bir ahlak tarif edilmektedir. Kuran ahlakının yaşandığı bir ortamda şiddetin, kavganın, çatışmanın barınması mümkün değildir. Dahası, Kuran ahlakı gereği gibi yaşandığında ve birlik ruhuyla hareket edildiğinde Müslümanların arasındaki dayanışma artacak ve Cenab-ı Allah'ın izniyle zulme karşı hep birlikte fikri mücadele etme gücüne kavuşacaklardır. Bu nedenle Kuran ahlakının yaşanması ve yayılması, yalnızca Filistin'de değil, dünyanın dört bir köşesinde yaşanan zulümlerin de sona ermesinin yolunu açacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder