Geçmiş kavimlerle ilgili haberler Kuran-ı Kerim'in oldukça büyük bir bölümünü oluşturur ve üzerinde düşünülmesi gereken önemli hikmetler içerir. Geçmişte yaşamış ve helak edilmiş olan kavimler incelendiğinde, bu kavimlerin kendilerine yapılan tebliğe rağmen din ahlakından yüz çeviren, Allah'tan korkmayan, çirkin sapkınlıklarda bulunan, başkalarının haklarına tecavüz eden, utanma duygularını kaybetmiş, yalnızca kendi menfaatlerini ve dünyevi çıkarlarını düşünen insanlar oldukları görülmektedir. En önemli ortak yönleri ise, kendilerine gönderilen peygamberleri yalanlamaları, hatta onlara düşmanlık göstermiş olmalarıdır. Bu taşkınlıklarından dolayı da Cenab-ı Allah'ın azabıyla karşılaşmışlar ve yeryüzünden bir anda silinmişlerdir.
Peygamberleri Yalanlayanların Kötü Sonları
Kuran-ı Kerim’de bildirildiğine göre tarih boyunca gönderilen her peygamber, gönderildiği kavimden temel olarak üç şey istemiştir: Allah'a şirk koşmadan iman etmeleri, Allah’tan korkup-sakınmaları ve kendilerine itaat etmeleri... Kimi toplumlar bu tebliği kabul etmişler, kimileri inkar etmişlerdir. Bazen inkarcı bir toplumun içinden de küçük bir azınlık çıkmış ve sadece bunlar elçiye uymuşlardır. Ancak kendisine tebliğ gelen kavimlerin büyük bir kısmı, din ahlakına göre yaşamayı kabul etmemişlerdir. Sadece Allah'ın elçisinin kendilerine getirdiği tebliği dinlememekle kalmamış, aynı zamanda elçiye ve ona uyanlara da zarar vermeye çalışmışlardır. Bu sapkın tavırları nedeniyle de Cenab-ı Allah’ın takdir ettiği vakit geldiğinde geçmişteki inkarcı kavimler helak edilmişlerdir. Andolsun, sizden önceki nesilleri, resulleri kendilerine apaçık deliller getirdiği halde, zulmettikleri ve iman etmeyecek oldukları için yıkıma uğrattık. İşte Biz, suçlu-günahkar olan bir topluluğu böyle cezalandırırız. (Yunus Suresi, 13) Andolsun, Biz her ümmete: "Allah'a kulluk edin ve tağuttan kaçının" (diye tebliğ etmesi için) bir elçi gönderdik. Böylelikle, onlardan kimine Allah hidayet verdi, onlardan kiminin üzerine sapıklık hak oldu. Artık, yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu görün. (Nahl Suresi, 36) İbrahim'in kavmi ve Lut'un kavmi de: Medyen halkı da (peygamberlerini yalanlamıştı). Musa da yalanlanmıştı. Böylelikle Ben, o inkâr edenlere bir süre tanıdım, sonra onları yakalayıverdim. Nasılmış benim (her şeyi alt üst edip kökten değiştiren) inkılabım (veya inkarım). (Hac Suresi, 43-44)
Dünya Nimetleriyle Şımaran Toplumlar Yok Olmuştur
Kuran-ı Kerim’de bildirilen kavimlerin birçoğu Cenab-ı Allah'a isyanları (Allah’ı tenzih ederiz) ve O'nun nimetlerine olan nankörlükleri sebebiyle azabı hak etmiş ve başlarına muhakkak bir felaket gelmiştir. Örneğin Kuran-ı Kerim’de haber verildiğine göre Sebe Halkı isyankar bir ahlak sergileyerek Allah’ın nimetlerine nankörlük etmiş, İrem Halkı ise şımarmış kendilerine verilen zenginliğe şükretmemişlerdir. Sonuç olarak iki kavim de bu kötü ahlakları nedeniyle helaka uğrayanlardan olmuşlardır. Kuran-ı Kerim'de Sebe Devleti'ne gönderilen sel felaketi şöyle haber verilmektedir: Andolsun, Sebe' (Halkı)nın oturduğu yerlerde de bir ayet vardır. (Evleri) Sağdan ve soldan iki bahçeliydi. (Onlara demiştik ki:) "Rabbinizin rızkından yiyin ve O'na şükredin. Güzel bir şehir ve bağışlayan bir Rabb(iniz var)." Ancak onlar yüz çevirdiler, böylece Biz de onlara Arim Seli'ni gönderdik. Ve onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde az bir şey de sedir ağacı olan iki bahçeye dönüştürdük. Böylelikle nankörlük etmeleri dolayısıyla onları cezalandırdık. Biz (nimete) nankörlük edenden başkasını cezalandırır mıyız? (Sebe Suresi, 15-17) Yukarıdaki ayetlerde de vurgulandığı gibi, Sebe Halkı, estetik yönüyle çarpıcı, bereketli bağ ve bahçeleri olan bir toprakta yaşıyordu. Ticaret yolları üzerinde bulunan ve bu nedenle de refah düzeyi oldukça yüksek olan Sebe ülkesi, dönemin en gözde beldelerinden biriydi. Hayat şartlarının ve ortamın böylesi olumlu olduğu ülkede Sebe Halkına düşen, ayette haber verildiği gibi "Rabbimizin rızkından yemek ve O'na şükretmek"ti. Ama ayetlerde bildirildiği üzere öyle yapmamışlardır. İçinde bulundukları refahı sahiplenme yoluna gitmişler, o ülkenin kendilerine ait olduğunu, içinde bulundukları olağanüstü ortamı kendi kendilerine elde ettiklerini sanmışlardır. Cenab-ı Allah’a şükretmek yerine kibirlenmeyi seçmişlerdir. Ayetlerde bildirildiği gibi Allah'ın bildirdiği din ahlakından "yüz çevirmişlerdir“. İçinde bulundukları refahı sahiplenmeye kalkmaları nedeniyle de kendilerine nasip olan tüm nimetleri kaybetmişlerdir. Ayette bildirildiği gibi, Arim Seli bütün ülkeyi yerle bir etmiştir.
Bir Toplum İyi Halini Değiştirmedikçe Allah Nimetini Kaldırmaz
İnsanlara nimetler verilmesinin ya da bu nimetlerin onlardan geri alınmasının bir sebebini Cenab-ı Allah Kuran-ı Kerim’de şöyle bildirir: Onun (insanın) önünden ve arkasından izleyenleri vardır, onu Allah'ın emriyle gözetip-korumaktadırlar. Gerçekten Allah, kendi nefis (öz)lerinde olanı değiştirip bozuncaya kadar, bir toplulukta olanı değiştirip-bozmaz. Allah bir topluluğa kötülük istedi mi, artık onu geri çevirmeye hiçbir (biçimde imkan) yoktur; onlar için O'ndan başka bir veli yoktur. (Rad Suresi, 11) Bu ayette bildirilenler, bazı insanların çoğu zaman habersiz olduğu veya gözardı ettiği çok önemli bir sırdır. Allah, insanlara güzel ahlakları karşılığında çeşitli nimetlerini arttırırken, kötü ahlak gösteren insanlara verilen nimetleri ise kısacağını, kişilerin tavırlarındaki ve samimiyetlerindeki değişikliklere göre, üzerlerindeki nimetlerde de değişiklik olacağını bildirmektedir. Nitekim Cenab-ı Allah’ın bu vaadi Ad Kavmi üzerinde de tecelli etmiş ve bu kavim nankörlükleri nedeniyle Allah tarafından helak edilmiştir. Kuran-ı Kerim'de bildirildiği üzere "Yüksek yerlere anıtlar inşa etmekte" (Şuara Suresi, 128) ve "ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları edinmekte" (Şuara Suresi, 129) olan bir kavim olan Ad kavmi, oldukça gösterişli yapılara sahip olan İrem şehrinde yaşıyorlardı. "Rabbinin Ad (kavmin)e ne yaptığını görmedin mi? 'Yüksek sütunlar' sahibi İrem'e? Ki şehirler içinde onun bir benzeri yaratılmış değildi." (Fecr Suresi, 6-8) Ad kavmine elçi olarak gönderilen Hz. Hud, kavmine kendisinin Allah'ın gönderdiği güvenilir bir elçi olduğunu belirtmiş ve insanları Allah'tan korkup sakınmaya çağırmıştır. Yalnızca Allah'a kulluk etmelerini, aksi takdirde Allah'ın kendilerini azaba uğratacağını belirterek kavmini bu azaba karşı da uyarmıştır. Ancak sapkın Ad kavmi, tüm çağrılarına rağmen Hz. Hud'a karşı gelmiş, onun kendilerini çağırdığı yola tabi olmayarak yeryüzünden yok olmuştur. Cenab-ı Allah Kuran-ı Kerim'de, Ad Kavmi'nin kibirlenme nedeniyle doğru yoldan saptığını şöyle bildirir: Ad (kavmin)e gelince; onlar yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve dediler ki: "Kuvvet bakımından bizden daha üstünü kimmiş?" Onlar, gerçekten kendilerini yaratan Allah'ı görmediler mi? O, kuvvet bakımından kendilerinden daha üstündür. Oysa onlar, bizim ayetlerimizi (bilerek) inkar ediyorlardı. (Fussilet Suresi, 15)
Yok Olan Toplumların Yok Oluşlarında İbretler Vardır
Tarihsel ve arkeolojik bulgular da, Kuran-ı Kerim'de haber verilen Ad Kavmi'nin ve İrem şehrinin varlığını ve Kuran-ı Kerim'de anlatıldığı biçimde helak olduklarını ispatlamaktadır. Yapılan araştırmalarla bu kavmin kalıntıları kumların içinden çıkarılmıştır. İnsana düşen;
Gerek kumların içine gömülmüş olan bu kalıntıları, gerek bir tufanla helak olmuş Nuh kavmini, gerek Arim seliyle suda boğulmuş Sebe halkını, gerekse tartıda adaletsizlik yaptıkları için helak edilen Semud kavmini düşünerek, Kuran-ı Kerim'de hatırlatıldığı üzere ibret almak,
En büyük ve en üstün olanın her zaman için Cenab-ı Allah olduğunu ve sadece O'na kulluk etmekle kurtuluşa erişilebileceğini bilmektir. Önemli olan, tüm iman sahiplerinin, bu kavimlerin helakını yalnızca ‘geçmiş kavimlerin yaşadıkları olaylar' olarak değerlendirmemeleri, Kuran-ı Kerim'de bildirilen bu örneklerden öğüt almalarıdır. Kuran-ı Kerim'de bu gerçek şöyle bildirilmiştir: Bunlar, sana doğru haber (kıssa) olarak aktardığımız (geçmişteki) nesillerin haberleridir. Onlardan kimi ayakta kalmış, (hala izleri var, kimi de) biçilmiş ekin (gibi yerlebir edilmiş, kalıntısı silinmiş) dir. Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmettiler. Böylece Rabbinin emri geldiği zaman, Allah'ı bırakıp da taptıkları ilahları, onlara hiçbir şey sağlayamadı, 'helak ve kayıplarını' arttırmaktan başka bir işe yaramadı. (Hud Suresi, 100-101)
Allah'ın Azabını Görünce İman Ettiğini Söyleyen Kişileri Bekleyen Son
Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik; Firavun ve askerleri azgınlıkla ve düşmanlıkla peşlerine düştü. Sular onu boğacak düzeye erişince (Firavun): "İsrailoğullarının kendisine inandığı (ilahtan) başka ilah olmadığına inandım ve ben de Müslümanlardanım" dedi. Şimdi, öyle mi? Oysa sen önceleri isyan etmiştin ve bozgunculuk çıkaranlardandın. Bugün ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz). Gerçekten insanlardan çoğu, bizim ayetlerimizden habersizdirler. (Yunus Suresi, 90-93) Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirdiği zaman, onlar, yanlarında olan ilimden dolayı sevinip-böbürlendiler de, kendisini alay konusu edindikleri şey, onları sarıp-kuşatıverdi. Bizim dayanılmaz-azabımızı gördükleri zaman, dediler ki: "Bir olan Allah'a iman ettik ve O'na şirk koştuğumuz şeyleri de inkar ettik." Ama Bizim dayanılmaz-azabımızı gördükleri zaman, imanları kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. (Bu,) Allah'ın kulları arasında sürüp-giden sünnetidir. İşte kafirler burada hüsrana uğramışlardır. (Mümin Suresi, 83-85) Peygamberler Karşı Gelmek ve Çok Soru Sormak Yok Oluş Sebebidir. Ey iman edenler, size açıklandığında sizi üzecek şeyleri sormayın; Kur'an indirildiği zaman sorarsanız, size açıklanır. Allah onu affetti. Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak olandır. Sizden önce bir topluluk onu sormuştu da sonra kafirler olmuşlardı. (Maide Suresi, 101-102) Kıymet Kopmadan Önce İnkar Eden Toplumlar Ya Yok Olmuş Ya Da Azaba Uğramış Olacaklar Hiçbir ülke (veya şehir) olmasın ki, kıyamet gününden önce Biz onu (ya) bir yıkıma uğratacağız veya onu şiddetli bir azapla azaplandıracağız; bu (muhakkak) o kitapta yazılıdır. (İsra Suresi,58)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder