10 Nisan 2009 Cuma

Yaşam Dergisi 8(Allah'ın Varlığı)

Çevremizdeki canlı cansız tüm varlıklar, bizim Allah'ın üstün yaratma gücünü, sanatını, ilmini derin derin tefekkür etmemiz için yaratılmışlardır. Bunları önemsemeden geçmek ve düşünmemek, (Allah'ı tenzih ederiz) Allah'ın ayetlerinden yüz çevirmek anlamına gelir ki, iman edenlerin böyle bir tavırdan şiddetle kaçınmaları gerekir. Müslümanlara düşen; Allah'ın varlığını inkar edilemez şekilde gözler önüne seren yaratılış delilleri üzerinde düşünmek ve bunları Allah'a yakınlaşmak için birer vesile olarak görmektir.
Allah’ın Varlığı Hiçbir Şekilde İnkar Edilemez
Uzun bir tatilden döndüğünde evinin, çok düzenli ve mükemmel bir şekilde yeni eşyalarla döşendiğini, üstelik her türlü ayrıntının düşünüldüğünü gören bir insan, bu manzara karşısında çok şaşıracak ve etkilenecektir. Sonra da kendisine bu sürprizi hazırlayan kişinin kim olduğunu merak edecektir. Elbetteki böyle olağanüstü bir sürpriz karşısında kayıtsız kalmak mümkün değildir. Örneğin, "nasıl olmuşsa olmuş, bu beni ilgilendirmez" diyemez. Herşeyin kendiliğinden ya da tesadüfen oluştuğunu, eşyaların kendiliğinden eve geldiğini ve düzenli bir şekilde yerleştiklerini düşünemez. Çünkü bunların hepsi belli bir akıl, bilinç ve güç gerektirmektedir. Dolayısıyla, herşeyi düşünmüş ve bilinçli olarak düzenlemiş birinin var olduğu son derece açıktır. Yukarıda verdiğimiz örnekteki durum aynı şekilde tüm evren, dünyamız ve canlı cansız tüm varlıklar için de geçerlidir. Evrende, insan vücudundan gökyüzüne, hayvanlardan denizlerin derinliklerine kadar tüm varlıklarda ve olaylarda, son derece kompleks sistemler ve hassas dengeler vardır. Düşünen ve aklını kullanabilen herkes bu kompleks sistemlerin ve hassas dengelerin, üstün bir güç ve akıl sahibi olan Allah'ın yarattığını görecektir.
Kainat Allah'ın Varlığını İnkar Edilemez Şekilde Gözler Önüne Seren Yaratılış Delilleriyle Çevrilidir
Dikkatlice bakan insan, etrafında gördüğü herşeyde, kendisine Allah'ı tanıtacak delillerle karşılaşır. Örneğin, çamurlu topraktan çıkan rengarenk, hoş kokulu çiçekler, lezzetli sebze ve meyveler, bu güzelliklerin algılanmasını sağlayan duyu organları, içinde birçok kompleks sistemin mükemmel ve uyumlu bir biçimde çalıştığı insan vücudu, Dünyamızı aydınlatan, ısıtan ve bunun için bize en uygun mesafede ve büyüklükte yaratılmış olan Güneş, kupkuru toprağı canlandıran yağmur, evrenin tümünü kapsayan ve burada hepsini sayamayacağımız deliller... Yeryüzü, Allah'ın üstün kudretini, ve ilmini gözler önüne seren bu gibi delillerle doludur. Kuran-ı Kerim ayetlerinde, bu delillerin görülüp anlaşılabilmesi için iki önemli yol bildirilmektedir. Düşünmek ve bilgi sahibi olmak...
Allah'ın Yarattıkları Üzerinde Düşünmenin Önemi
Tefekkürde derinleşebilmek için, Allah'ın yaratmasının delilleri üzerinde sürekli düşünmek önemlidir. Çünkü Cenab-ı Allah Kuran-ı Kerim'de insanları sürekli olarak göklerdeki, yerdeki ve ikisinin arasındaki yaratılış delillerini, yani iman hakikatlerini düşünmeye davet eder: Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164)
Bilgi Sahibi Olmanın Önemi
Cenab-ı Allah'ın bizlere sunduğu delilleri derinlemesine kavramak için gereken ikinci özellik ise, bilgi sahibi olmaktır. Ancak burada önemli bir nokta vardır. Bir konuyu yaratılış delili olarak görmek için mutlaka o konunun en çarpıcı yönlerini bilip, tüm detayları hakkında geniş bilgiye sahip olmak gerekmez. Akıl sahibi her insan, etrafına baktığında bir olağanüstülük olduğunu ve herşeyin bir Yaratıcısının olduğunu hemen anlar. Bir böcek, örneğin bir yusufçuk görünce onu bir Yaratanın olduğunu bilir. Bunun Allah'ın yaratmasının delillerinden olduğunu anlamak için canlının sadece varlığı yeterlidir. Bu canlı hakkında öğrenilecek detaylı bilgiler üzerinde düşünmek ise, Allah'a olan imanı ve şevki arttıran birer vesiledir. Günümüzde tıp, biyoloji, astronomi gibi bilim dalları sayesinde Cenab-ı Allah'ın yaratışındaki mucizeler ve güzellikler daha net ve ayrıntılı biçimde ortaya çıkmaktadır. Bu bilgileri öğrenip, Allah'ın yarattığı hikmetler ve güzellikler olarak değerlendiren insanların, Allah'ın sonsuz kudretine olan hayranlıkları katlanarak artmaktadır. Kuşkusuz son derece kısıtlı bilgiye sahip bir küçük çocuk da, senelerce eğitim görmüş çok bilgili bir profesör de, vicdan ve samimiyetle yaklaştığında Allah'ın ayetlerini rahatlıkla görüp tanır. Ancak insanın çevresinde görmediği varlıkları tefekkür edebilmesi için elbetteki kapsamlı bir bilgiye ihtiyacı vardır. Veya çevresinde gördüğü bir şey de olsa, onu daha derinlemesine tefekkür edebilmesi için yine onun detaylarını öğrenmesi gerekir. Aksi takdirde yaptığı tefekkür, belirli bir sınırda kalacak, hatta kimi zaman yüzeysel olacaktır. Örneğin uzaydaki sistemler hakkında hiçbir bilgisi olmadan göğe bakıp tefekkür eden bir insan ile astronomi bilgisi kuvvetli olan bir insanın tefekkürü muhakkak ki birbirinden farklı olacaktır. Ya da insan vücudu, fizyolojisi ve anatomisi hakkında geniş bilgi sahibi olan bir kimsenin, insanın yaratılışındaki incelikleri, mucizeleri ve harikaları fark etmesi, bu konuda bilgisi olmayan bir kimseye göre daha derin ve yoğun olacaktır. Nitekim Allah, bilgi sahiplerinin akletme ve kavrama bakımından bilmeyenlerden üstün olduğunu bir ayette şöyle haber vermektedir: İşte bu örnekler; Biz bunları insanlara vermekteyiz. Ancak alimlerden başkası bunlara akıl erdirmez. (Ankebut Suresi, 43) Ancak şunu hatırlatmak gerekir ki, yalnızca "bilgi", onu yorumlayacak akıl, vicdan ve basiret olmadıktan sonra insanı doğruya götürmez. Samimi ve vicdanlı bir insanın sahip olduğu detaylı bilgiler ise, onun Cenab-ı Allah'ı daha iyi tanıması ve O'na yakınlaşması için önemlidir. İşte bu nedenle bugün bilim ve teknolojideki ilerlemelerin de Allah'ın yaratmasındaki ilmi, hikmeti, sanatı ve inceliği daha yakından görüp tanımada büyük faydası olmaktadır.
Allah'ın Varlığını Gözler Önüne Seren Yaratılış Delillerinden Örnekler
Sudaki Muazzam Yaratılış
Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı
onda otlatmaktasınız. Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır. (Nahl Suresi, 10-11) Su, Dünya'nın dört bir yanını kaplayan, hemen her zaman kolayca ulaşabildiğimiz bir nimettir. Ancak bazı insanlar, hayatları boyunca her gün içtikleri su hakkında belki de bir kez bile düşünmemişlerdir. Suyun varlığını ve bizim ihtiyaçlarımıza uygun özelliklerde olmasını, çok doğal, sıradan, üzerinde düşünmeyi gerektirmeyen bir durum olarak görmüşlerdir. Oysa ayetlerde de bildirildiği gibi eğer Allah dileseydi, suyun fiziksel ve kimyasal özellikleri daha farklı olurdu. Ya da Dünya'nın atmosfer yapısı veya ısısı daha farklı olabilirdi. O zaman "bulut" diye bir şey olmazdı ve bulut olmadığı zaman da yeryüzünde tatlı su kaynakları var olmazdı. Bize sadece denizlerin tuzlu suyu kalırdı ki, böyle bir dünyada insanlık ya hiç yaşam süremez veya çok zor koşullar altında, daimi bir su krizi içinde yaşardı. Tatlı su olmadığı için tarım da yapılamaz, tüm dünya çölleşir ve dolayısıyla kıtlık baş gösterirdi. Oysa Allah bize tatlı su kaynakları vermiş, hem de bunları dünyanın hemen her bölgesine ulaştırmıştır. Bu gerçek karşısında elbette Allah'a şükretmemiz gerekir. Ancak görüldüğü gibi, bu şükrü samimi olarak hissedip yapabilmek için, öncelikle suyun başlı başına bir nimet olduğunun farkına varmak gerekmektedir ki, bu da "düşünmeye" bağlıdır. İnsanların bir kısmı suyun varlığına o kadar alışıktırlar ki, yeryüzünün büyük bölümünün sularla kaplı olmasının önemini belki de hiç düşünmezler. Ancak bilinen bütün gökcisimlerinin içinde yalnızca Dünya'da suyun bulunuyor olması, üstelik de bu suların içilebilir nitelikte olması Rabbimiz'in üzerimizdeki rahmetinin delillerinden yalnızca biridir.
Kanın Tam Zamanında ve Gerektiği Oranda Pıhtılaşması
Kuşkusuz su için verdiğimiz bu örnek, çevremizdeki tüm varlıklar ve olaylar için de geçerlidir. Hepsi bize Cenab-ı Allah'tan bir nimettir, ama bunu görebilmek için öncelikle düşünmek, "daha farklı olsaydı ne olurdu" diye bakıp kıyas yapmak, Allah'ın herşey üzerinde ne kadar hassas ölçüler yarattığını kavramak gerekmektedir. Allah'ın bizlere sunduğu delilleri düşünürken kullanılabilecek yöntemlerden biri, çevremizdeki varlıklar ve olaylar üzerinde kıyas ve sorgulama yapmaktır. Örneğin bir yeriniz kesildiğinde ya da eski bir yaranız kanadığında, zaman içinde kanamanın duracağını bilirsiniz. Kanayan yerde bir pıhtı oluşacak, bu pıhtı zamanla sertleşecek ve yara iyileşecektir. Bu olağan bir süreç olarak görülebilir. Oysa biraz daha düşünecek olursanız pıhtılaşma olayının hiç de sanıldığı gibi sıradan olmadığını anlarsınız. Eğer bir kanama söz konusu ise, canlının kan kaybından ölmemesi için pıhtının hemen meydana gelmesi gerekir. Ayrıca, pıhtının yaranın üzerinde boylu boyunca oluşması ve en önemlisi de sadece yaranın üzerinde kalması gereklidir. Yoksa canlının tüm kanı pıhtılaşarak sertleşecek ve onu öldürecektir. Bu nedenle kanın pıhtılaşması sıkı bir denetim altında tutulmalı ve pıhtı doğru zamanda doğru yerde oluşmalıdır. Eğer bu mükemmel işleyen sistemde en ufak bir aksaklık olsaydı ne olurdu? Mesela yara olmadığı halde kanda pıhtılaşma olsaydı? Ya da yaranın etrafında oluşan pıhtı, yerinden rahatlıkla ayrılsaydı? Bu soruların tek bir cevabı vardır: Böyle bir durumda kalp, akciğer veya beyin gibi hayati organlara giden yollar pıhtı tıkaçlarıyla tıkanırdı. Bu durumda ölüm kaçınılmaz olurdu. Ancak hastalık durumları dışında böyle bir şey olmaz ve her insan sağlıklı bir biçimde yaşamını sürdürür. Bu gerçek bizlere göstermelidir ki, insan vücudu kusursuzca yaratılmıştır. Her detayı ayrı bir plan ve hesap ürünü olan bu sistem, yaratılışın mükemmelliğini gözler önüne sermektedir. Bizi yaratıp bu dünyaya yerleştirmiş olan Allah, hayatımız boyunca karşılaşacağımız küçük, büyük her türlü yaralanmaya karşı, bedenimizi mükemmel bir sistemle birlikte yaratmıştır.
Ağaçlardaki Hidroforlar
Günümüz teknolojisi ile kıyaslandığında bizi şaşırtan bir örnek de ağaçların su taşıma sistemleridir. Hemen herkes suyu yerden yükseklere çıkarabilmek için bir motor kullanılması gerektiğini bilir. Örneğin şehir suyunu binaların en üst katlarına çıkarmak için hidroforlar kullanılır. Ağaçlar da topraktan aldıkları suyu en tepedeki yapraklarına kadar ulaştırmak zorundadırlar. Ama onlar bu iş için hidrofor ya da başka bir motor kullanmazlar. Peki boyları kimi zaman Sekoyalarda olduğu gibi 120 m’yi bulan ağaçlar bu kadar yükseğe suyu nasıl çıkarabilmektedirler? Bu işlemin nasıl gerçekleştiğine dair bilim adamları sadece çeşitli teoriler öne sürmüşlerdir. Bu teorilerin ortaya attığı mekanizmalardan deneylerle ispatlanabilenler, belli bir oranda geçerli sayılmaktadırlar. Bilim adamlarının tüm bu uğraşıları neticesinde varılan sonuç ağaçların sahip olduğu hidrofor sistemindeki kusursuzluktur. Ağaçların gövdesindeki bu benzersiz su pompalama sistemi, Rabbimiz'in yaratılış ilmini bize gösteren delillerden sadece bir tanesidir. Ağaçlardaki su taşıma sistemini de evrendeki her şey gibi Allah yaratmıştır.
Allah'ın Varlığı ve Yaratılış Delilleri Üzerinde Düşünmek Müminler İçin Bir İbadettir
Cenab-ı Allah Kuran-ı Kerim'de yaratılış delilleri üzerinde düşünmeyi emretmektedir. Bu nedenle tüm evreni kapsayan yaratılış delilleri üzerinde düşünmek, müminler için sürekli bir ibadet niteliğindedir. Müminler yaratılış delilleri vesilesiyle Allah'ın sıfatlarını ve bu sıfatların üstünlüğünü daha iyi kavrayıp, O'na daha fazla yakınlaşmaya çalışırlar. Derin tefekkürleri sayesinde Allah'ın ilim ve kudretinin sınırsızlığını gördüklerinden, Allah'a karşı duydukları korku kat kat artar. Dünyada her an Allah'ın rızasına, rahmetine ve cennetine kavuşmanın arzusu ve özlemiyle yaşarlar. Cehennemden korkup-sakınan ve cenneti arzulayanlar, Rabbimiz'in rızasını, dostluğunu ve sevgisini kazanmaya çalışmalıdırlar. Bunun için de yaratılış delilleri üzerinde derin tefekkür ederek, Allah'ın üstün sıfatları hakkında daha fazla ilim ve kavrayış sahibi olmalıdırlar. Öğrenmek ve tefekkür etmenin yanı sıra, yaratılış delillerini anlatmak da insanların imanlarına vesile olmak açısından oldukça önemlidir. Unutmamamız gerekiyor ki yaratılış delillerini anlatarak insanları düşünmeye davet etmek, tüm iman edenlerin üzerine düşen önemli bir sorumluluktur. Yoksa o, gece saatinde kalkıp da secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat (ibadet) eden, ahiretten sakınan ve Rabbinin rahmetini umud eden (gibi) midir? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünürler." (Zümer Suresi, 9) “Gözler O'nu idrak edemez; O ise bütün gözleri idrak eder. O, Latif olandır, haberdar olandır.” (En'am Suresi, 103) ayetinde bildirildiği gibi, insan Cenab-ı Allah'ın Zatı'nı göremez. Ancak insan Allah'ın varlığını, O'nun üstün ilminin tecellisi olarak yarattığı varlıklar vesilesiyle fark eder. Akıl ve vicdan sahibi her insan kendi vücudunda, çevresinde hatta bütün evrende olan hiçbir şeyin tesadüflerin eseri olamayacağını bilir ve bunların Allah'ın varlığını kanıtlayan birer delil olduğunu anlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder