9 Nisan 2009 Perşembe

YAŞAM DERGİSİ 7(Ahirette Yaşanacak Olan Cennet ve Cehennem Hayatı)

Bazı insanlar, öldükten sonra hayatın son bulacağına ve yaşadıkları tüm hayatın dünyadan ibaret olduğuna inanırlar. Ölümle birlikte sonsuz olan ahiret hayatının başladığına inanmazlar. Oysa bu kişilerin zannettiklerinin aksine ölüm bir son değil, sonsuz hayata geçiş anıdır. Cenab-ı Allah dünyadaki herşeyi ve herkesi sonlu yaratmıştır ve dünyadaki herşey birgün ölmeye mahkumdur. Ancak ölümle birlikte muhteşem bir yaratılış, ebedi olan ahiret hayatı, cennet ve cehennem başlayacaktır. Cenab-ı Allah’a iman eden, emirlerine ve yasaklarına titizlikle uyarak O’nun yolunda bir yaşam süren müminler bu güzel ahlakları sonucu cennetle mükafatlandırılacak, Allah’a iman etmekten ve Rabbimiz’in bildirdiği din ahlakına uymaktan yüz çeviren (Cenab-ı Allah’ı tenzih ederiz) inkarcılar ise sonsuz azap dolu cehennem hayatıyla cezalandırılacaklardır.
Ahirette Yaşanacak Olan Cennet ve Cehennem Hayatı
Cenab-ı Allah, Kuran-ı Kerim’de ahiret hayatının varlığını bildirdiği gibi ahiret hayatı hakkında detaylı bilgiler de vermiştir. Rabbimiz, Kuran-ı Kerim’de;
Bu dünyanın geçici bir deneme yeri olduğunu, gerçek yaşamın ise ebedi olarak ahirette süreceğini;
İnsanların bu dünyada yaptıklarının karşılığını ahirette göreceklerini;
Yapılan hiçbir iyilik ya da kötülüğün karşılıksız kalmayacağını;
Bu dünyada hak din ahlakının gerektirdiği gibi yaşayan, Allah'ın istediği, beğendiği gibi davrananların ahirette mükafatlandırılacaklarını;
Din ahlakının gereklerini yerine getirmeyenlerin ise sonsuz bir cehennem azabına maruz kalacaklarını bildirmiş ve kullarını bu azaba karşı uyarmıştır. Bu ay sizler için hazırladığımız kapak konumuzda hem samimi iman sahiplerini bekleyen cennet yurdunu, hem de içinde bulundukları gaflet sonucu iman etmeyen insanların yaşayacakları azap dolu cehennem hayatını Kuran-ı Kerim ayetleri ve Sevgili Peygamber Efendimiz (sav)’in hadisleri ışığında detaylı olarak ele aldık. "Dünya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup sakınmakta olanlar için ahiret yurdu gerçekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz?" (Enam Suresi, 32)
Ahirette Müminlere Sunulan Cennet Ortamı
Her insan hayatı boyunca birçok kez cennet kavramıyla karşılaşır, ancak Cenab-ı Allah'ın bize vaat ettiği cennetin eşsiz güzelliğini ve sonsuz nimetlerini hakkıyla kavrayamamış olabilir. Bu nedenle yazımızda, cennetteki eşsiz güzellikleri ve sonsuza kadar sürecek olan nimetleri tüm detayları ile aktarmaya çalışacağız. Zira hem "Orada diledikleri herşey onlarındır; Katımız'da daha fazlası da var." (Kaf Suresi, 35) diye bildiren Kuran-ı Kerim ayetleri hem de Peygamberimiz (sav)'in hadisleri, bizleri pek çok insanın daha önce hiç düşünmemiş olabileceği cennetteki bazı nimetlerden haberdar etmektedir. Cennetteki ihtişamın, sınırsız nimetin ve yaşanacak olan güzel hayatın anlaşılması ve bunun Allah'ın alemlere üstün kıldığı Peygamber Efendimiz (sav)'in dilinden aktarılması ise Cenab-ı Allah’ın izniyle insanların cennete olan özlemlerini ve bu hayatı kazanmak için harcayacakları çabayı artıracaktır.
Cennette Müminlere Lütfedilen Zenginlik ve Bolluk Cennetteki zenginlik, Allah'ın sonsuz güzellikteki sanatının tecellilerini ve göz kamaştıran büyük bir ihtişamı kapsayan, en üst estetik özellikleri ve uyumu sunan bir zenginliktir. Ve tüm bu güzellikler müminlerin istek ve tutkularına en çok hitap eden şekliyle sunulmaktadır. Çünkü zenginlik, ancak bu şekilde güzelliklere dönüştüğü takdirde insanın ruhuna zevk veren bir anlam kazanır. Cennet ortamında sunulan zenginlik, dünya şartlarının aksine insanların gönüllerince yaşayacakları, hiçbir zaman bitme, tükenme endişesi duymayacakları ebedi bir zenginliktir. Nitekim Kuran'-ı Kerim’de bildirilen "Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün" (İnsan Suresi, 20) ayetiyle cennetteki bu zenginliğe dikkat çekilmiştir. Cennet mekanlarının güzelliği, estetik olmalarının yanı sıra süslemeler için kullanılan malzemelerin çok değerli olmalarından da kaynaklanmaktadır. Bir hadiste Peygamberimiz (sav), cennetin nelerden inşa edildiğini soran bir kişiye şöyle cevap vermiştir: Gümüş tuğladan ve altın tuğladan! Harcı da kokulu misk. Cennetin çakılları inci ve yakuttan, toprağı da zâferandır... [(Tirmizi), Kütüb-i Sitte-14, s. 451/6] Cennetteki Doğa ve İklim Güzellikleri
İnsanların dinlenmek, rahat etmek için tercih ettikleri mekanlar hep doğal güzelliklerle iç içedirler. İnsanın doğal güzellik arayışı içinde olmasının sebeplerinden biri, Cenab-ı Allah'ın insanı "Çeşit çeşit 'inceliklere ve güzelliklere' (veya her türden sık ağaçlara) sahiptirler." (Rahman Suresi, 48) ayetiyle bildirdiği cennet güzelliklerinden zevk alacak şekilde yaratmış olmasıdır. Bir hadiste ise cennetteki doğa güzellikleri şöyle aktarılmıştır: "Cennette öyle bir ağaç var ki bir süvari gölgesinde yetmiş yahut da yüz sene gider (de bitiremez)… Onun taze dalları cennet surlarının ötesindekilere ulaşmaktadır. Cennetteki her ırmak muhakkak o ağacın dibinden çıkmaktadır." (Tezkireti'l Kurtubi, s. 311/513) Tüm doğa güzelliklerinin yanı sıra cennet ortamında dünyadakinden farklı olarak ne sıcak ne de soğuk olan, insan nefsinin en hoşlanacağı tam kararında bir iklim olacağı da Kuran-ı Kerim'de bildirilmiştir: "…Ve onları, 'ne sıcak-ne soğuk, tam kararında gölgeliğe' sokacağız." (Nisa Suresi, 57) Ayette geçen "tam kararında" ifadesi, bu ayette iklimin tam insanın isteyeceği ve rahat edeceği gibi olduğunu bildirmekle beraber, aslında cennetteki bütün ortam ve şartların, insan ruhunun gerçek anlamda doyum sağlayacağı, rahat edeceği biçimde hazırlandığına işaret etmektedir. (Doğrusunu Allah bilir.)
Rabbimiz’in Cennette Sunduğu Yiyecekler
Cennette acıkma, susama gibi dünyaya dair acizlikler olmadığı için buradaki yiyecekler, Cenab-ı Allah'tan bir nimet ve ikram olarak zevk için yaratılmıştır. Burada sarhoş etmeyen içecekler, nefislerin hoşuna gidecek, canların istediği, haz veren, son derece bol ve çeşitli lezzetli yiyecekler vardır. Allah dünyada da makbul yiyecekler arasında olan etin ve meyvenin cennette bol bol sunulduğunu, hatta çok ender bulunan kuş etinin bile cennette bulunduğunu şöyle haber verir: “Arzulayıp- seçecekleri meyveler, Canlarının çektiği kuş eti.” (Vakıa Suresi, 20-21) Giyeceklerin Güzelliği ve Çeşitliliği:
Cenab-ı Allah’ın “Onların üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler vardır...” (İnsan Suresi, 21) ayetiyle dikkat çektiği gibi, cennet ehlinin giyecekleri de en rahat edecekleri şekilde atlas ve ipek gibi en kaliteli kumaşlardan çeşitli renk ve güzellikte her insanın bu yöndeki zevkine hitap edecek biçimdedir. Üstelik bu kıyafetlerin solması, kırışması, kirlenmesi, eskimesi söz konusu olmadığı gibi, kumaşlarının dokunması, dikilmesi veya çarşıdan gidip satın alınması gibi aşamalar da söz konusu değildir. Cennette Allah'tan bir nimet olarak her şey, her zaman en mükemmel şekliyle hazırdır. Peygamber Efendimiz (sav)'in cennet giysilerinin bu özelliklerine dikkat çektiği bir hadisi şöyledir: “... Onların içinde herhangi bir şeyi eksik olan kimse yok ki karşılaştığının üzerinde gördüğü süs elbiselerinden dolayı rahatsız olsun. Sözünün sonu gelmeden üzerinde daha güzel bir kıyafet bürünür...” [Tezkireti'l Kurtubi, s. 325-326/563]
Güzel Ahlak
Cennetin en önemli özelliklerinden biri de dünyada sabırlı, itidalli, akıllı, makul, dengeli, affedici, şefkatli, sevgi dolu olan müminlerin Allah’ın izniyle cennette tüm eksikliklerden ve hatalardan arınarak kusursuz bir ahlaka sahip olmalarıdır. Cenab-ı Allah Kuran-ı Kerim'de cennetine layık gördüğü mümin kulları için, "Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar." (Hicr Suresi, 47) buyurarak, cennet ehlinin güzel ahlakını haber verir. Peygamber Efendimiz (sav) ise müminlerin huylarının güzelliğine şöyle dikkat çekmiştir: “Ben, cennet bahçelerinde, cennetin üstünde ve cennetin alt tarafında birer köşke şu kimse için kefilim ki, o haklı olduğu halde mücadeleyi terk eder, şaka için de olsa, yalanı söylemez ve insanlar(a örnek olması) için ahlakını güzelleştirir.” [Ramuz el-Ehadis-1, s. 152/6]
Gönüllerin İstediği Herşeyin Olması
Hepimizin dünyada isteyip de vakit ayıramamaktan, risk taşımasından, teknik ya da maddi imkansızlıklardan ötürü yapamadığımız pek çok şey vardır. Oysa Kuran-ı Kerim ayetleri ve hadislerden anladığımız kadarıyla cennette, Cenab-ı Allah'ın dilemesi ile nefsin arzuladığı her şeyin mümkün olacağı bildirilmektedir. Örneğin dünyada portakal düşününce beynimizde portakalın tadı, görüntüsü, rengi, şekli hemen oluşur, ama hayal olarak kalır. Cennette ise istekler bizim dünyadaki ufkumuzla, hayal gücümüzle sınırlı değildir. Cennette portakal istediğimizde, bu meyve en güzel haliyle hemen yanımızda beliriverir. Burada hayal edilen herşey hemen gerçek olur. Kuran-ı Kerim'de Cenab-ı Allah "... Orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı herşey var...” (Zuhruf Suresi, 71) ayetiyle bu gerçeği kullarına müjdelemiştir. Bu konuda hadislerde verilen örneklerden biri ise şöyledir: “Bir adam Resulullah aleyhissalatu vesselam'a: "Cennette at var mı?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam da: "Allah Teala Hazretleri seni cennete koyduğu takdirde, kızıl yakuttan bir at üzerinde orada dolaşmak isteyecek olsan, o seni istediğin her yere uçuracaktır" buyurdular.” [(Tirmizi), Kütüb-i Sitte-14, s. 431/14]
Cennetteki Sonsuz Yaşam ve Gençlik
İnsan ömrü dünyada ortalama olarak 6-7 tane 10 seneden oluşur. Bu son derece kısa bir süredir. Oysa cennette insan ömrü süresizdir. Allah'ın "Orada, ilk ölümün dışında başka ölüm tatmazlar..." (Duhan Suresi, 56) ayetinde bildirdiği gibi kişi hem ölümsüz olacak, hem de içinde bulunduğu nimetler sonsuza dek devam edecektir. Cennetteki sonsuz yaşam bir hadiste şöyle haber verilir: "... Oraya giren kimseye nimetler ihtiyaç olmaksızın gelir. Orada ebedi olarak yaşar. Ölmez, elbisesi eskimez ve gençliği de gitmez." (Ramuz el-Ehadis-1, s. 200/6)
Cennet Cenab-ı Allah'ın Mümin Kullarına Vaadidir
Kendilerine ayetlerde ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’in hadislerinde verilen müjdelere karşılık müminler, daima Cenab-ı Allah'ın Kuran-ı Kerim ayetlerinde bildirdiği emirlere uyar, O'nun hoşnut olacağı umulan güzel ahlakı en güzel şekliyle yaşamak için çaba harcarlar. Allah'ın merhametli, hoşgörülü, adaletli, sabırlı, ümitvar, tevazulu, yardımsever, fedakar kullarından hoşnut olduğunu bilir ve bu ahlakın en üstününe sahip olmak için çalışırlar. Rabbimiz'in, salih ve samimi kullarına müjdelediği cenneti umarlar. Allah'ın vaadinin hak olduğunu bilen ve O’nun vaadi ile cenneti ümit eden insanın din ahlakını tüm şevki, heyecanı ve titizliğiyle yaşayacağı ise açıktır. Üstün ahlaklı takva sahibi müminleri bekleyen cennet, ayetlerde şöyle haber verilmiştir: “Adn cennetleri (onlarındır) ki, Rahman (olan Allah, onu) Kendi kullarına gaybtan vadetmiştir. Şüphesiz O'nun va'di yerine gelecektir. Onda ‘boş bir söz’ işitmezler; sadece selam (ı işitirler). Sabah akşam, onların rızıkları orda (bulunmakta)dır. O cennet; Biz, kullarımızdan takva sahibi olanları (ona) varisçi kılacağız.” (Meryem Suresi, 61–63)
Ahirette İnkar Edenleri Bekleyen Sonsuz Cehennem Hayatı Cehennem;
Cenab-ı Allah'ı inkar ederek (Allah’ı tenzih ederiz), din ahlakından uzak bir ömür sürenlere sonsuza kadar yurt olacak bir azap mekanıdır. Gerçek şu ki, ahirete inanmayanların sıkı sıkıya bağlandıkları dünya, kesinlikle yok olacak ancak cehennem sonsuza kadar var olacaktır. Allah'ın "ateşin halkı" olarak tanımladığı insan gruplarından her biri cehennemde süresiz kalacaklardır. İnkar edenlerin asla kaçamayacakları bu azabın hiçbir benzeri olmayacaktır: Artık o gün hiç kimse (Allah'ın) vereceği azab gibi azablandıramaz. Onun vuracağı bağı hiç kimse vuramaz. (Fecr Suresi, 25-26)
Cehenneme Giriş, Karşılanma ve Cehennemin Katları
Rabbimiz'in bildirdiği din ahlakına göre bir yaşam sürmeyenlerin, cehennemin kapısına vardıklarında yaşayacakları, Kuran-ı Kerim'de şöyle haber verilir: İnkar edenler, cehenneme bölük bölük sevk edildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: "Size Rabbiniz'in ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" Onlar: "Evet" dediler. Ancak azab kelimesi kafirlerin üzerine hak oldu. Dediler ki: "İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından (içeri) girin. Büyüklüğe kapılanların konaklama yeri ne kötüdür." (Zümer Suresi, 71-72) Cehennemin kapıları ise, her bir inkarcı grubu için özel olarak var edilmiştir. İnsanlar Allah'a karşı isyanlarının (Allah’ı tenzih ederiz) şiddetine göre sınıflara ayrılmışlardır. Cehennemde de, Kuran-ı Kerim’de bildirilen konumlarına ve kazandıkları günahlara göre farklı azap tabakalarına yerleştirilirler. Bir ayette şöyle bildirilir: (Allah) diyecek: "Cinlerden ve insanlardan sizden önce geçmiş ümmetlerle birlikte ateşe girin." Her bir ümmet girişinde kardeşini (kendi benzerini) lanetler. Nitekim hepsi birbiri ardınca orada toplanınca, en sonra yer alanlar, en önde gelenler için: "Rabbimiz, işte bunlar bizi saptırdı; öyleyse ateşten kat kat arttırılmış bir azab ver diyecekler. (Allah da:) "Hepsi için kat kattır. Ancak siz bilmezsiniz" diyecek. (Araf Suresi, 38)
Kilitlenen Kapıların Ardındaki Sonsuz Hayat
İnkarcılar, cehenneme girdiklerinde cehennemin kapıları üzerlerine kapatılır ve olabilecek en dehşet verici görüntülerle karşılaşırlar. Kapıların kapanması, artık bir çıkışın ya da kaçışın olmadığını gösterir. Allah, inkarcıların durumunu şöyle haber verir: Ayetlerimizi inkar edenler ise, sol yanın adamlarıdır (Ashab-ı Meş'eme). "Kapıları kilitlenmiş" bir ateş onların üzerinedir. (Beled Suresi, 19-20) Karşı karşıya kaldıkları azap, Kuran-ı Kerim'de bildirildiğine göre "büyük bir azap" (Al-i İmran Suresi, 176), "şiddetli bir azap" (Al-i İmran Suresi, 4) ve "acıklı bir azap"tır. (Al-i İmran Suresi, 21) İnsanın dünya hayatında sahip olduğu kıstaslar, cehennem azabını tam olarak kavramaya yeterli değildir. Birkaç saniye olsun ateşe veya kaynar suya dayanamayan insan, sonsuza kadar sürecek bir ateş azabını zihninde gerektiği gibi canlandıramaz. Hatta dünyadaki ateşin verebileceği herhangi bir acı, cehennem azabının şiddeti ile karşılaştırılamaz. Allah'ın azabının bir benzeri yoktur. (Fecr Suresi, 25-26)
Ateş Azabı
Cehennemdeki bu hayatın içinde, en büyük azaplardan biri ateştir. Ateş diğer işkencelere kıyasla insanı derinden sarsan yok eden bir unsurdur. İnsan vücudunun en derin noktalarına, Kuran-ı Kerim'de Allah'ın bildirdiği şekliyle "hücrelerine" kadar işleyen bir azaptır. İşte cehennem ehli, cehennemde "cayır cayır yanmakta olan" (Mearic Suresi, 15), öfkeli, "alevleri kabardıkça kabaran" (Leyl Suresi, 14), "çılgınca yanan" (Furkan Suresi, 11) bu ateşin içine atılırlar ve çığlık çığlığa yanarlar. Kaaria Suresi'nde şöyle buyrulur: Kimin tartıları hafif kalırsa. Artık onun da anası (son durağı) "haviye"dir (uçurum). Onun ne olduğunu (mahiyetini) sana bildiren nedir? O, kızgın bir ateştir. (Kaaria Suresi, 8-11) Ateş, dayanılmaz bir acıdır. İnsan bir kibrit çöpünün alevine parmağını kısa bir süre tutmaya bile dayanamaz. Şiddetli bir acı duyar. Ancak dünyada bu ve benzeri şekillerde hissettiğimiz ateş azabı, cehennemdekinin yanında çok çok zayıftır. Çünkü insan, dünyada uzun süre yanamaz. Eğer yanan bir ateşin içine düşmüşse dahi, kısa bir süre içinde can verir, ateşin büyük acısını çok kısa bir an yaşamış olur. Ancak cehennemdeki durum, çok korkunçtur. Çünkü oradaki ateş insanı öldürmez, yalnızca acı çektirir. Hatta ayette bildirildiğine göre inkar edenlerin yandıkça dökülen derileri başka derilerle değiştirilir: Ayetlerimize karşı inkâra sapanları şüphesiz ateşe sokacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tadmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Gerçekten, Allah, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 56) Cehennem ehli, bu ateşin içinde Cenab-ı Allah'ın dilemesi dışında sonsuza kadar yanacaktır. Bu işlemin sonsuza kadar süreceğini bilmenin verdiği dayanılmaz bir çaresizlik, umutsuzluk ve yıkım içinde olacaktır
. Sıcak, Karanlık, Duman ve Darlık
Dünyada insana en çok sıkıntı veren ortamlar dar, pis, karanlık ve sıcak ortamlardır. Çok sıcak, nemli ortamlar insanı boğar, yüksek nem en temel ihtiyaç olan nefes almayı zorlaştırır. Nefes alamamak insanı şiddetli biçimde bunaltır, göğsü daralır, kalbi sıkışır. Çok sıcak ve nemli havalarda gölge bile rahatlatıcı olmaz. Görünmeyen ama yoğun bir tabaka insanı çepeçevre kuşatır, nefes borusundan girip göğsünü tıkar. Örneğin lüks saunalardaki yüksek ısı ve neme insan çok kısa bir süre dayanabilir. On dakika yoğun buhar altında kalmaya dayanamayan birisi saunaya kapatılsa kısa bir süre içinde fenalık geçirir. Biraz daha uzun kalırsa, aşırı nem ve sıcaklıktan ölebilir. Cehennemde de bu boğucu atmosfer çok yoğun bir biçimde hakimdir. Dünyada sıcağa karşı birçok önlem geliştirmiş olan insan cehennemde çaresizdir. Ortam en sıcak çölden daha sıcak, en karanlık, izbe hücrelerden daha sıkıntı verici ve pistir. Sıcak insanın en küçük parçası olan hücrelerine dek işler. İnkarcılar için kavurucu sıcağa karşı bir koruyucu, ferahlama veya serinleme imkanı yoktur. Kuran-ı Kerim’de, cehennem ehlinin bu durumu şöyle bildirilir: "Ashab-ı Şimal", ne (mutsuzdur o) "Ashab-ı Şimal." Hücrelere işleyen kavurucu bir sıcaklık ve kaynar su. Ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler. Ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı (kerim). (Vakıa Suresi, 41-44) Bu denli boğucu bir atmosfer içinde, bir de dar bir yere sokulma azabı vardır. Furkan Suresi'nde, inkarcılara uygulanacak bu ceza, şöyle haber verilir: Elleri boyunlarına bağlı olarak, sıkışık bir yerine atıldıkları zaman, orada yok oluşu isteyip-çağırırlar. Bugün bir yok oluşu çağırmayın, birçok (kere) yok oluşu isteyip-çağırın. (Furkan Suresi, 13-14)
Yiyecekler, İçecekler ve Giyecekler
Daha önce de belirttiğimiz gibi bu dünyada var olan nimetlerin çok daha üstünleri, Cenab-ı Allah'ın Rahman sıfatının bir tecellisi olarak cennette müminler için sonsuza dek hazır bulundurulacaktır. Cehennem ehli ise dünyada yapıp ettiklerinin cezası olarak Allah'ın lütfedici ve rızıklandırıcı (Rezzak) sıfatlarından çok uzakta kalırlar.(Şura Suresi, 19) Artık onlar için hiçbir nimet yoktur. En temel, en doğal ihtiyaçlarının karşılanması bile onlar için bir azaba dönmüştür. Yiyecekleri birer acı kaynağı olarak Allah özel olarak yaratmıştır. Artık sonsuza kadar yiyebilecekleri tek şey darı dikeni veya zakkum ağacıdır. Bunlar da, ne doyurur, ne de besler. Yalnızca acı verirler. Ayetlerde cennetteki muhteşem güzelliklerden ve lezzetlerden söz edildikten sonra cehennem ehlinin yiyecekleri hakkında şöyle buyrulur: Nasıl, böyle bir konaklanma mı daha hayırlı yoksa zakkum ağacı mı? Doğrusu Biz, onu kafirler için bir fitne (bir imtihan konusu) kıldık. Şüphesiz o, 'çılgınca yanan ateşin' dibinde bitip çıkar. Onun tomurcukları, şeytanların başları gibidir. Artık gerçekten, ondan yiyecekler böylelikle karınlarını ondan dolduracaklar. (Saffat Suresi, 62-66) Onlar için (zehirli olan) darı dikeninden başka bir yiyecek yoktur. Ne doyurup-semirtir, ne açlıktan korur. (Gaşiye Suresi, 6-7)
Sonsuz Azaptan Kurtulmanın Tek Yolu Kuran Ahlakını Yaşamaktır
Cehennem hakkında verilen tüm bilgiler kesin birer gerçektir. Bugün dünyada sürdürdüğümüz hayat kadar, hatta daha da gerçektir. Cenab-ı Allah'a, O'nun tam olarak emrettiği gibi değil, bir ucundan ibadet edenler (Hac Suresi, 11); " ''Nasıl olsa Allah bağışlar" diyerek günah işleyip de azapta belirli bir süre kalacaklarını umanlar (Al-i İmran Suresi, 24) ve iman etmeyerek sadece para, mevki, kariyer gibi kavramları hayatlarının amacı haline getiren insanların hepsi ahiret günü cehenneme getirileceklerdir. Çok açıktır ki; Kuran ahlakından yüz çeviren kişilerin hiçbir kurtuluşlarının olmayacağı cehennemde, dehşet verici bir azapla karşılaşmaları sadece bir an meselesidir. Bu nedenle her insan, burada anlatılan gerçekleri öğrendiğinde hiç zaman yitirmeden içinde bulunduğu yanlışlıktan geri dönmeli, Rabbimiz'den bağışlanma dileyerek O'nun yolunda çaba harcayacağı bir hayatı seçmelidir. Kuran-ı Kerim'de şöyle bildirilmektedir: O inkar edenler Müslüman olmayı nice kereler dileyecekler. Onları bırak, yesinler, yararlansınlar ve onları (boş) emel oyalayadursun. İleride bileceklerdir. (Hicr Suresi, 2-3) Sonsuz azaptan ve bu pişmanlıktan kurtulmanın ve Allah'ın rızasını ve cennetini kazanmanın yolu ise çok açıktır: Geç olmadan Allah'a gönülden iman etmek ve tüm yaşamını O'nu razı edeceği umulan davranışlarla geçirmek… Rabbiniz'den olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır. (Al-i İmran Suresi, 133) Müslümanlar için dünyada en önemli nimetlerden biri ahirette cenneti kazanmayı umabilmeleridir. Cenab-ı Allah dünyayı Müslümanların cennete özlem duyacakları şekilde yaratmıştır. Allah'ın ve ahiretin varlığına iman eden herkes, dünyada var olan nimet ve güzellikler karşısında hep cenneti hatırlar, bu nimetlerin geçici olduğunu bilerek cennetteki asıllarını ister. Nitekim böyle bir kimsenin cennete kavuşma isteği ve bundan duyduğu heyecan, tavırlarından, konuşmalarından, din ahlakını yaşama konusundaki samimi çabasından hissedilecektir. “Cennetten bir kamçılık yer dünya ve içindekilerden hayırlıdır.” [Ramuz el-Ehadis-1, s. 132/9] Mümin olarak huzuruna gelecekler için Allah içlerinde ebedi olarak kalacakları cennetleri vaat etmiştir. Allah'ın vaadi ise şüphesiz ki gerçekleşmesi kuşku götürmeyen, en kesin sözdür. Böylece kesin bir bilgiyle inananlar, bu vaadin gerçekleşeceğinden asla kuşkuya kapılmaz ve mümin olarak canlarını teslim ettikleri takdirde günahlarının bağışlanarak cennete kabul edileceklerini umarlar. Bir ayette şöyle buyrulur: Adn cennetleri (onlarındır) ki, Rahman (olan Allah, onu) Kendi kullarına gaybtan vaadetmiştir. Şüphesiz O'nun vaadi yerine gelecektir. (Meryem Suresi, 61) Herkes tarafından bilinen bir gerçek vardır ki; cehennem ehli tarifi mümkün olmayan fiziksel azaplar çekecektir. Ancak tüm bunların yanında, en az bunlar kadar önemli bir başka azap ise, manevi azaptır. Bu manevi azap pişmanlık, ümitsizlik, horlanma, aşağılanma, utanç, hayal kırıklığı gibi pek çok ruhi azapları içinde barındırır ve sonsuz hayat boyunca onları inkar edenleri kuşatır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder